Tarih: 20 Temmuz 1969

Tüm dünya nefesini tutmuş, ekran başına kilitlenmişti. Beyazcamda o gün, insanlığın en büyük teknolojik zaferlerinden birisi izleniyordu. Neil Armstrong, Edwin “Buzz” Aldrin ve Michael Collins’ten oluşan Apollo 11 ekibi, 16 Temmuz’da başladıkları yolculuklarının sonuna gelmiş ve Ay’a ulaşmışlardı. Saat 10:56’yı gösterirken, Armstrong ve Aldrin, kendilerini Ay’a indirecek modülden inmeye başlamışlardı ve Ay’a ayak basan ilk insan Neil Armstrong’un şu sözü tarihe yazılacaktı: “Bir insan için küçük, ama insanlık için büyük bir adım.” Bu adım aynı zamanda ABD’nin, uzay yarışında Sovyetler’e attığı sağlam bir gol olarak da hatırlanacaktı.

Tarih: 15 Şubat 2001

Fox TV, o gece sonradan çok tartışılacak bir program yayınladı; “Komplo Teorisi: Gerçekten Aya İndik mi?” adındaki bu programı, X-Files dizisinin aktörlerinden Mitch Pileggi sunuyordu.Bir saat süren bu yayın, Apollo’nun Ay’a inişinin NASA’nın bir düzmecesi olduğuna inanan insanlarla yapılmış röportajlardan oluşuyordu. Bu kişiler arasında özellikle Bill Kaysing’in iddiaları dikkat çekiciydi ve Kaysing elinde inişin düzmece olduğunu ispatlayacak kanıtlar olduğunu söylüyor ve bu kanıtları kamuoyuna sunuyordu. İddialar, Ay’a iniş filmlerinin Nevada Çölü’nde (tabii ki 51. Bölge’de) çekildiği, çünkü NASA’nın o günkü mevcut teknolojisinin Ay’a gidiş için yeterli olmadığı, fakat Soğuk Savaş baskısı nedeniyle böyle bir düzmece senaryo hazırlandığı yönündeydi.

Aslında Ay’a inişin düzmece olduğu iddialarının dile getirildiği ilk yayın bu değildi elbet.

1994 yılında Andrew Chaikin “A Man on the Moon” adlı kitabında bu iddiaları dile getirmişti. Ardından Uluslararası Dünya’nın Düz Olduğunu Kanıtlama Birliği Başkanı Charles K. Johnson, izlenen tüm bu olayın Hollywood stüdyolarında çekildiğini ve senaryosunun da Arthur C. Clarke tarafından yazıldığını iddia etmişti. Fakat tüm bunlardan da önce 1974’te William Kaysing’in kendi bastırdığı kitabı “We Never Went to the Moon: America’s Thirty Billion Dollar Swindle”, bu iddiaların ilk kez ortaya atıldığı kaynak olarak gösterilmektedir.

Ay’a inilmediğini söyleyenlerin iddialarını üç ana maddede toplayabiliriz:

İnsanoğlu aya inmemiştir,

– NASA ve diğer kuruluşlar, fotoğraflar, video görüntüleri, telsiz konuşmaları, taş örnekleri gibi kanıtlarla oynayarak veya onları maniple ederek kamuyu aldatmaktadır,

NASA ve diğer kuruluşlar, bu komplolarını halen sürdürmektedirler.

İddialar bu maddelerde sıralanırken, aslında iddia sahiplerinin de kendi aralarında sözbirliği ettiğini söylemek mümkün değil. Nitekim ay komplosu iddiaları da dört ana başlıkta toplanmakta:

– Toptan düzmece: Bu görüşe göre iniş programı baştan aşağı düzmeceydi. Teknoloji, henüz bu yolculuk için yetersizdi ve dünya çevresindeki radyasyon kuşağı, böyle bir seyahati imkansız kılıyordu.

Belirli bir bölüm düzmece / İniş gerçekleşmedi: Bu iddianın sahibi Bart Sibrel’e göre Apollo 11’in, Ay’ın çevresindeki seyahati ve Ay’a inişi düzmeceydi. Apollo 11, yarı yola kadar gitmiş ve geri dönmüştü.

İniş gerçekleşti ama… : Dr. Brian O’Leary, NASA’nın inişe dair fotolar ve videolarda bazı oynamalar ve saptırmalar yaptığı, çünkü asıl görev esnasında çekilen resim ve videoların zarar gördüğü veya kaybolduğu hipotezini ileri sürmüştü. Komplo iddiacılarından David Percy, bu iddiayı kesin bir kanıt olarak gösterdi, ama O’Leary, bunun sadece bir hipotez olduğunu tekrarladı.

İniş gerçekleşti, ama gizlenen şeyler var: William Brian, Ay’a inildiğini fakat astronotların Ay’da anormal şeyler bulduklarını (uzaylılar gibi) ve bu nedenle NASA’nın buluntuları gizlediğini iddia etti. Yine Phillip Lheureux, “Lights on the Moon” isimli kitabında, NASA’nın bulduklarını, diğer uluslardan gizlemek için fotoğraflarda oynama yaptığını iddia etti.

Bu noktada şu soru akla geliyor: Peki ama neden böyle bir düzmece senaryo hazırlanmış olabilir? İddiacılara göre bunun dört temel nedeni var:

Dikkat dağıtmak: ABD Hükümeti, halkın dikkatini Vietnam Savaşı’ndan çekmek istiyordu. (Bu iddia olayların kronolojik sırasına uymamaktadır.)

Soğuk Savaş Prestiji: ABD, Sovyetler’e karşı girişilen uzay yarışında, Sovyetler’in Yuri Gagarin başarısından sonra geriye düşmüşlerdi ve öne geçmeleri gerekiyordu.

Para: NASA, bu proje için 30 milyar dolar almıştı ve karşılığında bir proje sunmaları gerekiyordu.

Risk: Teknoloji henüz Ay’a iniş için yeterli değildi ve kimse risk almak istemiyordu, ama inilmesi gereken bir Ay da vardı.

Peki bu iddialar kamuoyunu nasıl etkilemişti? 1999’da GALLUP yaptırdığı bir araştırma, Amerikan halkının %6’sının Ay’a gidildiği konusunda şüpheleri olduğu sonucunu ortaya çıkartmıştı. 2001 yılında “Komplo Teorisi: Gerçekten Aya İndik mi?” Fox TV’de yayınlandıktan sonra yapılan araştırmada ise şüphecilerin oranı birden %20’ye fırlamıştı. NASA adına çalışan gazeteci James Oberg’in raporuna göre de, nüfusun %10’unun Ay seyahati ile ilgili şüpheleri mevcut.

Peki iddiacılar, iddialarına kanıt olarak neleri öne sürüyorlar. Şimdi onları ve bu iddialara karşı verilmiş yanıtları inceleyelim:

İddia: Bilgiler kayıp!

Uçuşa dair planlar, çizimler, makinelerin taslakları, kayıt kasetleri, Ay üzerinde yürüyüşün yüksek kalitede kaydı, diğer beş uçuşa dair tüm kayıtlar ve Apollo 11 görevini doğrulayacak kilit belgelerin hepsi kayıp!

1) NASA arşivcisi Dr. David Williams ve Apollo 11 uçuş direktörü Gene Kranz, Apollo 11’in telemetri (uçuşa dair verilerin depolandığı sistem) data kasetlerinin kaybolduğunu doğruladılar. Komplo iddiacıları da, bu açıklamayı iddialarına kanıt olarak gösterdiler ve o kasetlerin hiç var olmadığını söylediler.

2) Komplo iddiacılar, Apollo iniş modülü ve diğer ekipmanların çizim taslaklarının kayıp olduğunu ileri sürüyorlar.

3) Bart Sibrel, NASA’da araştırma yaparken inanılmaz bir kaset bulduğunu ve bu kasetin dünyaya verilen kurgulu yayının 10 saniye öncesinde olanları gösterdiğini ve üç astronotunda sürekli tekrarlar yaptığını söylüyor. Bu kasetin sahtekarlığın kanıtı olduğunu ileri sürüyor.

Bu iddialara yanıtlar:

1) Cosmos Dergisi’ne göre bu kasetler, 1 Kasım 2006’da Avustralya’da Curtin Teknik Üniversitesi’nde bulundular. (Kaynak: http://www.cosmosmagazine.com/node/818)

2) NASA, çizimlerinin kayıp olduğu iddia edilen araçların, Apollo 11 görevinde kullanılmadığını söylüyor.

3) Bu kasette olanlar, astronotların canlı yayın öncesinde yaptıkları yayına hazırlıkları gösteriyor aslında. (Tıpkı bir spikerin canlı yayına çıkmadan yaptığı hazırlıklar gibi.)

İddia: Fotoğraflar ve filmler sahte!

1) Ayda çekilen fotoğrafların görüntü kalitesi “anormal” derecede yüksek.

2) Fotoğraflarda hiç yıldız yok.

3) Resimlerdeki ışığın ve gölgelerin renkleri ve açıları tutarsız.

4) Avustralya’dan Una Ronald takma adlı bir kişi resimlerin birinde bir cola kutusu gördüğünü iddia etti.

5) Bazı fotoğraflarda, -sanki çok yoğun bir ışık kaynağı veya spot varmışçasına- yoğun ışık ihtiva eden bölgeler mevcut.


Bu iddialara yanıtlar:

1) Yanlış. Ayda çekilen düşük kalitede birçok resim var ama NASA aralarından en iyilerini seçip kamuya sundu.

2) Güneş ışığı mevcut olduğu ve kameraların ayarı gündüz çekimine göre ayarlandığı için resimlerde yıldız yok.

3) Bu tutarsızlığın nedenleri: Ay’ın yüzeyinin pürüzlü oluşu, geniş kamera açışının kullanımından oluşan dengesizlik ve Dünya’dan yansıyan ışık.

4) Böyle bir iddia doğrulanmadı. Una Ronald’ın var olduğunu söyleyen sadece tek bir kaynak var.

5) Ay üzerindeki tozlar, ışığı, tıpkı sokak lambalarının veya ıslak çimin yansıttığı gibi yansıtma özelliğine sahip ve resimlerdeki bu yoğun ışık bölgelerini oluşturuyorlar.

 

İddia: Radyasyon ve ısıya dayanamazlardı!

1)Astronotlar, Van Allen radyasyon kuşağına (Dünya’nın çevresinde yer alan kuşak) ve uzaydaki radyasyona dayanamazlardı.

2) Kameralardaki filmler, radyasyon nedeniyle bozulmuşlardı. (Görüntü sislenmişti.)

3) Ay’ın yüzeyi, gündüz vakti o kadar sıcaktır ki kameradaki filmin eritir.

Bu iddialara yanıtlar:

1) Astronotlar, bu kuşakta 30 dakika kadar kaldılar ve kuşakları bulan Dr. Van Allen bile bu kuşakların söylendiği kadar tehlikeli olmadığını ve radyasyon etkisini minimize edecek teknolojiye sahip olunduğunu söyledi. Keza uzaya giden astronotlarda görülen en temel problem, radyasyondan dolayı gözlerinden katarak oluşumunun ilk evrelerinin görülmesi ki 36 Apollo astronotunun 33’ünde bu oluşuma rastlanmış. Bu da ayrıca Ay’a gidildiğine kanıt olarak gösterilebilir.

2) Filmler, radyoaktif etkiye karşı özel korumalı metal kutularda taşındılar ve söylenildiği gibi bir bozulma gerçekleşmedi.

3) Ay’ın, söylenildiği ısının oluşumuna uygun bir atmosferi yoktur.

İddia: Açıklanamaz mekanik durumlar mevcut!

1) İniş nedeniyle neden krater oluşmadı?

2) Mekiğe dönüş esnasında ay modülünün kalkış roketleri, neden görülebilir bir alev çıkartmadı?

3) Ay’dan getirildiği iddia edilen taşlar, neden Antartika’da bulunan taşlara benziyor?

4) Ay’a dikilen bayrak, Ay’da rüzgar olmamasına rağmen nasıl oluyor da dalgalanıyor?

5) Daha genel teknik bir iddia ise şu: Uzay yarışı esnasında ilkleri hep Ruslar başarmışken, Ay’a nasıl oldu da Amerikalılar gitti.

Bu iddialara yanıtlar:

1) Zaten krater oluşumu beklenmiyordu. İniş motorunun gücü, modül daha çok yukarıda iken iyice düşürülmüştü ve egzozdan krater oluşturacak kadar güçlü bir atım çıkmıyordu.

2) Roketler, özel bir yakıt kullanıyorlardı ve bu yakıtın özelliği, görünebilen bir alev çıkartmamasıydı.

3) Kimyasal analizler, Ay’dan getirilen taşların yapılarının farklı olduğunu ortaya koydu. Yine Apollo’nun Ay’dan getirdiği toprak örnekleri, Rusların elindeki toprak örnekleriyle karşılaştırıldığında, aralarında fark olmadığı görüldü.

4) Evet, Ay’da rüzgar ya da hava yok, ama bayrak dikilirken bir hareket var ve bu hareket nedeniyle de bayrakta o dalgalanma gerçekleşiyor. Zaten bayrağın hareket nedeniyle dalgalanmasının 30 dakika kadar sürdüğü ve sonrasında öylece hareketsiz kaldığını gösteren bir video da mevcut.

5) Ruslar, ilkleri başardılar, ama Amerikalılar ile aralarında teknolojik açıdan büyük bir fark yoktu. Rusların gerçekleştirdiği her ilki, Amerikalılar birkaç hafta veya ay sonra tekrarlıyorlardı. Ay’a yolculuk, ABD’nin, sürekli dibinden takip ettiği Rusları virajda yakalayıp önüne geçişinin göstergesiydi.

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...