Ne çok kırgınlık, ne çok kızgınlık, ne çok özlem yaşadım, ne çok çocukluk yaptım yine kimbilir bu yıl. Kaç şarkı ezberledim acaba ve kaçını kendime yordum dinlerken. Hangi sözler için gözyaşı döktüm. Hangi aşklar için mum yaktım kimbilir! Büyük bir seneydi. Önemli bir değişmeydi. Çok fazla rolüm vardı 2004’te. Herkes kadar yüklüydü omuzlarım, daha fazla belki de.

HAN’DIM: Hep biriktirmekten yana bir kalbim var. Olan biteni geleni gideni hep bir yerlerde saklı tutan bir kasa gibi. Parayı ne kadar savuruyorsam insanı o kadar tutardım hayatımda. Öteki tarafa götürecekmişim gibi sanki… Anladım! Birileri gidip yerine başka birileri gelince anladım. Bir köşede sakladığım ve tozunu bile almadığım bir sürü insan heba ettim bir yıla. Feda ettim ömrüme… Ayrılığa! Değiştiler. Şimdi biraz daha azım ama biraz daha ağrısız başım. Gelen gideni aratmıyor geleni gidene göre seçince… Hayat kimseden vazgeçmeye değmiyor! Vazgeçmiyorum istemeyen çekip gidiyor! Hiç ağlamadım bu sene. Gidenlere de… Gidecek gibi görünenlere de… Umudum var çünkü yeni gelenlere… Gelecek gibi görünenlere… 2004’te bir HAN’DIM. Biraz kendime biraz birilerine yandım! Ben yolları hep severdim. Gittim gittim 2005’e vardım!

KAN’DIM: Acil arandım. Bulunduğum vakit tüp tüp alındım. Acele ettim, aşk zaman alıyormuş bilemedim. Oturup bu sene kaç kere aşık olduğumu saydım. Bir de kaldım. Bir baktım ki 2005’e vardım. Acıdığım kadar acıtmışım ilk defa bencillik yapmadım. Kimseyi suçlamadım bu sene. Daha rahattım. Hayata her gün biraz daha hafif biraz daha aşikardım. Çok canım yanmış ama çok da can yakmışım. KAN’DIM. Aktım aktım 2005’e vardım. Tam bitti derken yine aşka kandım.

AĞLADIM: Hep donuklukla, hep suskunlukla suçlandım. Donuktum suskundum. 24 yıldır değişmedi sıfatlarım. Hep gülüyordum hiç ağlamamıştım. Her sene bir can gitti hayatımdan. Birazı intiharla birazı Hak’la. Değişen tek şey isyan sözcüklerimdi. Tanrıya ve sadece Tanrıya! Bu sene bir kere ağladım. Bir kanser haberi aldım. Kimselere anlatamadım. Hem nefret hem sevgi denen ikilemde kaldım. Gözlerinizin önünde ölen birine ağlamakla gideceğine sevinmek arasında kaldım. Canımı en çok bu davaya yaktım. Az öncesi az sonrası yoktu hayatın. 2004’te en iyi bunu anladım. Yaşadıklarıma tutunmayı, tutamadıklarımı yeniden yakalamayı öğrendim. Öleceğini bile bile Ona yalan söylemeyi öğrendim. Biraz sonra toprağın altında eriyip gidecek birine dokunmayı öğrendim. Kanser nasıl yıkarmış bir hayatı onu öğrendim. Günlerce, haftalarca kimseler görmeden ağladım. Kimse anlayamadı içimde olup biteni. Uykusuzluğuma verdiler gözlerimin altındaki şişleri. Ölüm ilk defa bu kadar güçlü göründü gözüme. 2004’te! Unutmayı istesem de hiç unutamadım ölümünün en kötü halini… Andım andım 2005’e vardım! Bu sene bir tek O öldüğünde ağladım!

YAZDIM: Biten herşeyin sonunda bir şeylere yeniden başlamak lazımdı. Başladım. 2004’ü yanıma alarak olan biteni yazmaya başladım. Yazdıkça açıldım, yazdıkça saçıldım. Kendime bile itiraf edemediklerimi yüzlercesinin önüne serdim. Ne halt ettim bilmiyorum ama yazdığım herşeyin altına korkmadan attım imzamı. Kelimelerle oynamanın keyfine vardım. Gerçeklerden kaçmamanın beni ne kadar büyüttüğünü anladım. Ağladım yazdım. Aldatıldım yazdım. Aldattım onu da yazdım. Bundan başka bir işe yaramazmışım. Marques De Sade gibi kalemi elimden alsalar şarapla çarşaflara yazarım. Ucunda ölüm bile olsa yazarım! Yazdım yazdım 2005’e vardım. Bu sene konuşmaktan kurtulup sadece yazdım!

HAZ’DIM: Yıllar sonra bir kez daha İstanbul’da yaşadığımın hazzına vardım. Hep kaçardım bu şehirden. Kalabalığından, sahteliğinden, yalnızlığından… Ama bu sene kaçamadım. Kalabalıktı, sahteydi yine ve yine yalnızdım! Kaçamadım. Kahpeliğine kadar her haline direnerek burada kaldım. Eğer güçlü değilseniz çok şey yitirirsiniz burada. Denizin kokusu ağır gelir zehirlenirsiniz, vapur sesi yüksek gelir dinlemezsiniz, Kız Kulesi masal gibi gelir ne kadar gerçek durduğuna inanmazsınız, Boğaz sizi sıkar daralır ve kararırsınız. Güçlü değilseniz bu şehri anlayamazsınız. Hep denizi kokladım bu sene. Gözlerimi kapatıp Boğazı dinledim. Vapurları. İstanbul’u. Simit ve ayran yemeyi göze alacak kadar hazmettim hayatı. Bir o kadar fakir bir o kadar zengin hissettim kendimi. Tarttım yaşadıklarımı. Buradan ayrılamadım. Ben ilk defa bu şehirde açtım gözlerimi, ilk defa bu şehirde yazdım adımı, ilk defa bu şehirde aşık oldum, burada seviştim. Göze alıp kaçamadım. Yaşadığım her anı bir kez daha düşündüm. Şimdi yine bu şehirde aşığım. Yine bu şehirde yazıyorum. Yine bu şehri seviyorum. Yaşadım yaşadım 2005’e vardım. Bu sene kaçmak yerine İstanbul’la savaştım!

Yıllar geçip gittiğinde ve ben onların beni her gidişlerinde büyüttüklerini anladığımda garip bir kaos yaşanırdı içimde. Hem yeniye sevinir hem de gidene üzülürdüm. Çocukken en sevdiğim şey Kadıköy Pazarı’na gidip en sevdiğim yiyecekleri almaktı. Her yeni yıl bana sevdiğim şeyleri seçme fırsatı verirdi. O sokakların kokusu, o dükkanların sesleri hala bir yerlerde saklı. Annemin o zamanlar bana şimdikinden daha yakın olduğunu bilmezdim. Çocukken herşeyin elinizin altında olduğunu sanırsınız ve hakikaten de öyledir ya, işte ben bunu o zamanlar bilmezdim. Hediyeler sizin isteğinize göre alınır ve isteklerinizin büyüklüğü emeğinizinkiyle eşit olmak zorunda olmazdı. Yeni yıl çocukken daha heyecanlı yaşanırdı. Çam ağacının altında duran tüm hediyeler size alınırdı. Işıklar siz mutlu olun diye yakılırdı. Anne ve baba sırf sizin için mutlu aile oyununu oynardı. Hayat size o yıllarda daha büyük göz kırpardı. Yeni yıl çocukken daha dayanılmazdı!

Özel günler önemsizdir diyenlere hep bir noktaya kadar katılırım da hiçbir zaman bu kadar umutsuz ve karamsar olmayı kendime yediremem. Yeni yıl başkadır. Yeni aldığınız bir kazağın etiketini koparıp ilk defa teninize temas ettiğinde duyduğunuz haz gibi başkadır. 2004’e girerken kaç ölüm, kaç ayrılık, kaç üzüntü yaşayacağımı bilmiyordum elbette. Ama o zamanda böyle diyordum. YENİ YIL BAŞKADIR! İnsan bir şeyler için ümit besleyemediği vakit ölüdür zaten. Herşeye karşı güçlü durabilmek gerek. Yepyeni bir yıla karşı bile güçlü durduğunuz vakit iyi gidecektir herşey. Yeni yıl yoluna girecektir. Hepinizden daha çok korkuyorum yeni bir yıldan. Hiçbiri bir öncekinden iyi olmadı çünkü! Ama kiliselerdeki mumlar kadar ümitle bakıyorum dileklerime. Yapmak istediklerimi, bir önceki sene yapamadıklarımı karaladım bir yerlere. Çok yoruldum belki. 70 yaşında gibiyim belki ama hala tüm duyularımı yeni bir yıla hazırlayabilecek kadar güçlüyüm.

Listem hazır! Kalbim hazır! Herşey hazır! Çocukluğuma inat Kadıköy’den alışveriş yapacağım yılbaşında. Kocaman bir çam ağacı alıp her yerini süsleyeceğim. Camlara kar spreyleri ile bildiğim tüm neşeli şarkıları yazacağım. Müziğin sesini sonuna kadar açacağım. Yoldan geçenler yeni yılı neden bu kadar neşeli karşıladığıma anlam veremeyecekler. Kalbimi temizleyip öyle geri sayacağım 12’ye doğru. Herşey yeni olsun istiyorum hayatımda. Yıl biterken karşıladığım sevgilim… Uzun zamandır içimde atmayan kalbin yeniden bana seslenişi… Şu garip hallerim… Yeni yılı alkışlayan ellerim… Herşey yenilensin…

Ben mönümü çoktandır hazırladım yeni yıl için. Kısa bir hikaye yeni yılda gerçekleştirmek istedikleriniz için… Benden size çam altı Noel baba hediyesi…

“Kapı açılır. Aşk girer. Şarkılar başlar. Fransız olanlarından! Şaraplar konulur. Biraz ağlanır mutluluktan biraz gülünür… Sesler susar, sözler biter… Göz göze kalınır. Saat 12’yi vurur 2004’e ait olan tüm kötü büyüler bozulur. Külkedisi Prensine kavuşur. Adam kadınına sarılır. Biraz öyle kalınır. Adam kadınını öper. Kadın gözlerini kapar. Dışarıda yeni yıl sevinci yaşanır, sesler, çığlıklar, ışıklar… İçeride yeni yıla aşk merhaba der. Kadın adama bakar. Adam kadına… Mumlar yanar, şarkı devam eder… Adam kadına “yeni yılda ne diliyorsun” der. Kadın gülümser. Adam anlar. Gülümser. Adam birden “Kızımız olsun” der. Kadın adama bakar. “Yeni yıl daha ilk dakikasında bana istediğimi verdi” der. Adam sorar neydi ki o? Kadın “İstediğim şeyi istemeni istemiştim” der. Noel baba yukarıdan bakar geyikleriyle son kez kadına gülümser. Adam şaşırır. Noel baba gerçek değil ki ama der. Kadın bir an düşünür ve istediğin her an herşeyi gerçeğe dönüştürebilirsin der. Sesler susar, sözler susar, gözler konuşur bir tek… Yeni yılda sevişmek bu kadar güzel olabilir ve bu kadar gerçek!”

Noel baba teşekkürler…
Yeni yıllar sevgilim…
Yeni yıllar derKi…

 

Çisel Onat