‘’A very merry christmas and a happy new year….’’

Benim içimde bir radyo istasyonu var! O istasyonda da muzip bir program yapımcısı. Sabahları uyanırken bir şarkı çalar içimde. Günün muhtelif zamanlarında, herhangi bir durumda konuya uygun fon müziği seçmeyi de pek iyi bilir.

Ana haber bülteninden magazin programlarına, reklamlardan kutlamalara kadar her konuda kendini ifade ediş şeklini fon müziği ile pekiştirmeyi seven bir toplumda doğup büyüdüğüm için bu özelliğe sahip olduğumu düşünüyorum. Ya da işsizlikten bunalan bir dj,subliminal yöntemlerle içime sızarak münhal kadrodan işe girdi ruhumda. İşveren olarak henüz tam ikamet yerini kestiremediğim için sorumluluğunu almam gereken sosyal güvencesi ile ilgili olarak tebliğde de bulunamıyorum kendisine. Karın tokluğuna çalışıyor anladığım kadarıyla. Müthiş canım sıkılıyor bu duruma. Zira gece demeden gündüz demeden yayın yapıyor radyocum. Sabah uyanırken yayında, gece uyurken yayında, çok önemli bir toplantının en can alıcı yerinde yayında. Doğumda, ölümde, ayrılıkta, kavuşmada, hastalıkta ve sağlıkta kesintisiz olarak çalışıyor. Rejime başlarken, ders anlatırken, hesap yaparken, yazı yazarken, koşarken, düşerken konuya uygun bir müziği var mutlaka. Bankalardaki ATMler gibi 7/24 hizmet veriyor sevgili radyocum.

Bu sabah John Lennon’ın Happy Christmas isimli şarkısıyla uyandırdı beni.

‘’So this is christmas and what have you done?

Another year over and a new one just begun…

A very merry christmas and a happy new year

Let’s hope it’s a good one without any fear’’

Hayırdır inşallah deyip kalktım. Çeşitli ‘christmas şarkıları’ eşliğinde duş aldım, giyindim, makyaj yaptım. Santa Claus ruhuna uygun kırmızı ağırlıklı bir kıyafet seçtim. Şömine kenarlarına asılan çorap modellerine benzeyen bir çift çorap giydim. Daima Noel Baba heybesini andıran doluluktaki rugan çantamı takıp omzuma yola çıktım. Evimden caddeye inen yokuşta kedilerim koro halinde mırıldanarak eşlik ettiler bana. Miss Santa olmaya aday göbeğimi hoplata hoplata gülümseyerek ulaştım anayola. Yeni yıl heyecanı henüz tam olarak sarmamışken Cadde’yi, tek tük süslenmiş vitrinleri seyrederek girdim köprü yoluna. Sokaklarda, araçlarda, mağazalarda insan yüzleri… Hepsi asık, hepsi mutsuz, hepsi bezgin, hepsi kasvetli…

Kimi aşktan, kimi meşkten, kimi paradan kimi puldan yana dertli bu yüzler, hep ve daima bir savaş içerisinde. Kazanmak için, kazandıklarını elinde tutmak için, vazgeçmek için, yeniden başlamak için bitmek bilmez bir savaş… Ve bu savaş nihayetsiz. Bu savaş, galibi olmayan bir kavga. Güçlü olan da dövüşüyor yaşamla zayıf olan da…

‘’.. And so this christmas for weak and strong,
For rich and the poor ones the world is so wrong’’

Dilerdim ki bir sihirli cümlem olsun. O cümleyle bütün savaşlar son bulsun. Dilerdim ki bir nokta kadar bile yer kaplamadığımız kocaman evrende içsel savaşlarımız bitebilsin de dışsal savaşlarımız bitmeye imkan bulsun. Mikrokozmostan makrokozmosa tüm evrenleri deneyimleyerek sürüp giden yolculuğumuzda, insan olarak var olduğumuz bu formda insan, gerçekten İnsan olsun…

‘’And so this is christmas, I hope you have fun

The near and the dear one the old and the young’’

İçimdeki dj aynı şarkıya bis yaparken, bu yıl kendime ve tüm sevdiklerime bir paket umut hediye etmeye karar verdim. Radyolardaki adet üzere de çalan parçayı Dünya’dan İnsan’a ‘istek parça’ seçtim…

‘’A very merry Christmas and a happy new year

Let’s hope it’s a good one without any fear’’

War is over

If you want it

War is over

Now…’’

Banu Nirun