Hayallerinizin peşinden koşacaksanız önce New York’a taşınmanız gerekir. Türkiye’nin herhangi bir şehrinde hayallerin peşinden koşulmaz mı? Koşulur; ancak ‘kılavuz filmler’de olaylar hep Manhattan ve civarında geçmektedir. Misal, hayaliniz gereği illa ki İzmir’de olmanız gerekiyor; olsun, siz gene New York’ a gidip olayları buradan takip edeceksiniz.

Öncelikle 40m² bir daire kiralamanız şart, apartmanın önünde bir mazgal olması ve içinden dumanların çıkması tercih sebebidir. Yakınlarında da Çinli bir manav hem meyve hem çiçek satmalı.

 

Tozluk giyiyor musunuz? Peki ya tayt? Hayaliniz kendi yazdığınız bir bilgisayar oyununu satıp, camianın göz bebeği olmak da olsa gardırobunuz vazgeçilmez parçaları: tayt, tozluk, bol bir kazak ve spor ayakkabı olmalı, kocaman da bir çanta… Her an taşınacakmış gibi dolaşmalısınız NYC sokaklarında.

Kahve sever misiniz? Rize Turist Çayı mı? Fondip yapılabilecek ısıda ve ölçüde bir çayı kimsenin görmediği bir zamanda içebilirsin, bunun dışında sokakta elinde koca bir karton bardak kahve ile dolaşman şart. Eve de en ucuzundan bir kahve makinesi, Wal Mart’ın yolları taştan.

Marketten kağıt poşetler eşliğinde yapılan mutfak alışverişleri, CVS‘den şampuan ve hayatını idame ettirmek için sen bir lokantada garsonsun… Ağızından “You know…” ve ” I mean…”i eksik etmeyen kot ceketli bir erkek arkadaş da şart tabii..

Gerçek hayatta hayallerinizin peşinden koşmak Hollywood filmlerinde anlatıldığı gibi zevkli, eğlenceli ve kolay değildir. Asıl kız/oğlan hayallerini gerçekleştirmek için kilit noktada yer alan adamın kapısında beklerken yüzünde güller açar, fondaki müzik sonradan soundtrack olup listelere girer, zaten asıl çocuk kimi arasa o kişi de ofisinde hazır ve nazır kendisini beklemektedir.

Aynı durum da siz kalp krizinden ölüp de ‘rezil olmamak’ için dua edersiniz ve sonuçta “biz sizi ararız”a mahkum olursunuz. Karın ağrıları, derin uykusundan uyanan gastiritiniz ya da ülseriniz işte her neyse, sizi bu meşakkatli yolda yalnız bırakmaz.

Hayallerinin peşinden koşan bir insanın etrafında ona inanlar kadar inanmayanlar da olabilir, normaldir. Hazırlık aşamasındaki destekten çok hayal kırıklığı sonunda teselli etmek için vardır bir kısmı. Hayalleri gerçekleştirme denemesi sonucu yaşanan bir hayal kırıklığında  üzgünsünüzdür, bir başkasının ağzından çıkacak söze tahammülünüz bile yoktur.

Sözden çok söylenişteki “yani… ne bekliyordun ki…olsun…oh be yırttık” tadı hoşunuza gitmez. Söylenebilecek her şeyi söylersiniz; ama bu susmak istemeyen bir karşı taraf için yeterli değildir, illa o da bir şeyler ekleyecektir: “Madem söylenecek söz kalmadı, ben de bir adım ileri gideyim bari…”

Peki neden “oh be yırttık”?… Hayallerin peşinden koşan bir insan çevresi için tehlike arz eder. O, hayalini gerçekleştirirse buna şahit olan bir diğerinin de gerçekleştirmesi gerekecektir. Olabilirliği ispatlanmıştır bir kere.

İnsanların çoğu hayallerini uykuya dalmak için kullanır. Hayal, iyi bir koyun sayıcıdır.

Şu da bir gerçektir ki hayallerimizi gerçekleştirmek için gerekli olan zamanın, paranın, gücün mevcut ya da yeterli olmadığına kendimizi ve çevremizi inandırmak için harcadığımız eforu, harekete geçmek için harcamış olsaydık şu anda yolu yarılamıştık.

Belki de insanları harekete geçirecek marş motoru ‘yaşama hırsı’nın içindedir.

Oturduğunuz yerde hırs içinde olmak, hiç beklenmedik bir anda ölümünüze sebep olabilir. Harekete geçmiş bir yaşama hırsı ise enerji verir.

Sonuç olarak diyeceğim o dur ki: Hayallerin peşinden koşmak hiç de zevkli bir şey değildir, yorucudur; ama gerçekleştirirseniz de hayatınız kurtulur!

Konuk Yazar