1950 yılında, International Journal of Sexology’de bir makale yayınlandı. Makalenin yazarı, o dönem için son derece avant garde çalışmalarıyla dikkatleri üzerinde toplayan jinekoloji uzmanı Dr. Ernest Gräfenberg’di. Bu makalede, Dr Gräfenberg vajinanın ön duvarı boyunca var olan özel bir erotik hassasiyetten söz ediyordu. Kendi soyisminin ilk harfi ile anılacak olan o meşhur noktayla ilgili efsane böylece başlarken, Dr. Gräfenberg aradan 55 yıl geçtikten sonra dahi tam olarak anlaşılamamış olacağını muhtemelen bilmiyordu.

 

Yaşamakta olduğumuz dönemi 1950’li yıllarla kıyaslayacak olursak, artmış olan cinsel özgürlüğün getirileri arasında bu konuda çalışma yapmak isteyen tıp uzmanlarının gönüllü bulmakta daha rahat oluşları da var. Ancak, elimizde ne kadar çok sayıda kaliteli araştırma birikmiş olursa olsun, “Kadın Ejakülasyonu” veya “G Noktası” gibi hassas konularda konuşmak veya yazmak hala sıradanlaşabilmiş değil. Hele bir de Türkiye gibi müslüman, yarı muhafazakar ve eğitim seviyesi batılı ülkelerden daha düşük düzeyde bir ülkede yaşıyorsanız, hele bir de kadınsanız, kamu önünde erotizmle ilgili tabuları kurcaladığınızda belli bir kesim tarafından hiç de tasvip edilmeyeceğiniz kesin. G Noktası ve kadın ejakülasyonu ile ilgili sağlam ve gerçek bilgileri içeren bir yazı yazmam istendiğinde bu nedenlerden dolayı başta tereddüt ettim. Fakat bu konuda halka hitap eden ve bilimsel altyapısı olan Türkçe kaynakların neredeyse hiç olmadığını bildiğim için, bir doktor olarak yazıyı yazmaya karar verdim.

 

“G Noktası” terimi ilk kez 1982 yılında, Alice Kahn Ladas’ın The G-Spot and Other Recent Discoveries About Human Sexuality – G Noktası ve İnsan Cinselliği Hakkında Diğer Yeni Keşifler – adlı kitabında, Grafenberg’in 1950’de yazdığı makaleye gönderme yapılarak telaffuz edilmiştir. Oysa G Noktası’nın isim babası olan Grafenberg, 1950’de yazdığı o makalede G Noktası olarak adlandırılabilecek hiçbir anatomik noktaya gönderme yapmamıştır. Çünkü Grafenberg için bu tip bir “nokta” söz konusu değildir. Kendi yazısında “nokta” (spot) terimi iki kez geçmektedir: 

 

          Kadın vücudunda cinsel istek uyandıramayacak nokta yoktur.

         Cinsel tatmin elde edilebilecek sayısız erotojenik nokta tüm vücutta yaygın olarak bulunmaktadır. Bunların sayısı o kadar fazladır ki, kadın vücudunda cinsel yanıta yol açmayan bölge yok gibidir, partnerin yapması gereken tek şey erotojenik bölgeleri bulmaktır.

 

 

Açıkça görüldüğü gibi, Grafenberg G Noktası’ndan hiç söz etmemiştir. Tam tersine, erkekleri,  kadını hızlı bir orgazma götürmeyi vaadeden bir “kısayol tuşu”nun peşine düşmek yerine, kadın vücudundaki harikalar diyarının her noktasını keşfe davet etmektedir. Ama Grafenberg’in teorisinden esinlenen bazı araştırmacılar, spekülatif bir yaklaşım izleyerek magazin için harika bir malzeme, bir modern çağlar efsanesi yaratmışlardır.

Grafenberg’e ve şu anda ağırlıklı olarak kabul edilen görüşe göre, vajinanın ön (üst) duvarında, girişten sonraki yolun 1/3’lük kısmının sonunda kadının prostat bezine temas etmenin mümkün olduğu bir bölge vardır. Kadındaki prostat bezinin adı Skene Bezi’dir ve erkekteki prostattan daha küçüktür. Aynen erkekteki gibi kadınınki de idrar yolunu çıkışına yakın çevreler. O meşhur büyük hassasiyetin kaynağı temas edilen vajina ön duvarı değil, bu duvarın hemen ardında bulunan bezler ve kanallarıdır.

 

Evet, G Noktası olarak adlandırılan anatomik bölge tüm kadınlarda vardır ve bu bölgeye birkaç dakika boyunca aralıksız masaj yapıldığında sürecin çok yoğun bir orgazmla sonuçlandığı kabul edilmektedir. Bu orgazmın, klitoral orgazmdan çok daha farklı ve daha yoğun olduğu ifade edilmektedir. Her iki orgazm türünün beyinle sinirsel bağlantıları da farklıdır. Öyle ki, vajinal orgazm esnasında kadınlar yoğun bir heyecan hissetmenin yanı sıra tamamen unuttukları bazı hatıraları hatırlayabiliyorlar. Dr Alice Kahn Ladas, cinsel yönden aktif, ancak şimdiye dek bunu deneyimlememiş olan kadınların şimdiden sonrası için umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini belirtmektedir: “G Noktası olarak bilinen bölgenin uyarılabilmesi için, kadının hali hazırda cinsel yönden uyarılmış ve istekli olması gerekir. Aksi takdirde bu bölgenin hassasiyetinde artış olmaz.”

 

Dr Ladas’ın önerisi, G Noktası stimülasyonunun kadının kendini son derece güvende hissettiği bir yerde gerçekleştirilmesi yönünde. Ayrıca, kadın orgazm olma hedefine değil, sadece o an almakta olduğu zevke konsantre olmalı.

 

Cinsel uyarılmayla birlikte başlayan ve orgazm esnasında ejakülasyon düzeyine ulaşan kadın salgıları içerik olarak erkek menisi ile neredeyse birebir aynı. Bu sıvılar kadının prostata karşılık gelen Skene Bezi’nden salgılanıyor, zaten erkekteki sperm sıvısı da prostat bezinin ürünü. G Noktası ile ilgili gerçekleştirilen araştırmalarla ilgili bir makalesinde, Dr Gary Schubach G Noktası stimülasyonunun aşamalarını şöyle tarif etmektedir: “Öncelikle, stimülasyon derinlemesine, uzun süreli ve iyice bastırarak yapılmalıdır. İlk önce zevke eşlik eden ve rahatsızlık verecek düzeyde bir idrar yapma isteği hissedilebilir. Stimülasyona devam edildiği takdirde bu duygu ortadan kalkar ve yerini tamamen zevke bırakır. Bir süre sonra, kadında yoğun bir orgazm ve buna eşlik eden ejakülasyon görülür.”

 

Ten uyumunu yakalamış ve birbirini tutkuyla isteyen bir çiftin yukarıdaki teknik bilgilere ihtiyaç duyacağını sanmıyorum. Öte yandan bu teknik bilgilerin, ten uyumu ve tutkudan yoksun bir çiftin işine yarayacağına da inanmıyorum. Aslında bu yazı, kendi vücudunda neler olup bittiğini merak eden kadınlar ve onların bir o kadar meraklı partnerleri için yazıldı. Ülkemizde cinsel yönden aktif kadınların sadece %8’inin vajinal orgazm deneyimlemiş oldukları düşünülecek olursa o merak edilen vücutta, henüz çok azı keşfedilmiş bir yığın mucize var demektir.


Aycan Çankaya

1976 yılında İstanbul’da doğdum. 1994’te Saint Benoit Fransız Lisesi’nden, 2000’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Öğrencilik yıllarımda ilgilenmeye başladığım hipnoz ve NLP’yi 2 yıl boyunca pratisyen hekim olarak çalıştığım özel poliklinikte kısmen uygulama şansım oldu. 2002 yılında evlendim ve hekimliğe ara vererek ilaç sektörüne girdim. İki yıl kadar medikal danışman, bir yıl kadar da ürün yöneticisi olarak çalıştığım süre boyunca NLP Practitoner, NLP Master Practitioner, Reiki ve Hipnoterapi eğitimleri aldım.