Kimi kadın zekidir, kimi daha akıllı, kimi sinsi, kimi hain, kimi kadınsa sessizdir, izler… Ama bazı kadınlar vardır ki, bunların hepsidir….

Kadınlar tuvaletlerinin ne kadar azap verici bir tarafı vardır bilir misiniz?

 

Erkekler tuvaletinde durum nasıldır; erkekler neler konuşur, ne derler birbirlerine ya da hiç konuşmazlar mı bilmiyorum; ama kadınlar tuvaleti, ciddi bir stres ortamıdır benim için…

İstanbul’un pahalı restorantlarının, pek bi design harikası tuvaletlerine, eğer üzerimde fahiş fiyatta bir kaç parça kıyafet ya da aksesuvar yoksa; mümkünse girmemeyi tercih ederim, ama çare yoksa, kalkanlarımı takıp öyle giderim…

Bir çok ince bedenli, en seksi, çok şık ama bir o kadar da kaba kadınla doludur kadınlar tuvaleti… İçeri girdiğiniz andan itibaren, kıyafet tarama ve hesaplandırma mekanizmasının içine düşersiniz. Bu kadınlar, piyasadaki tüm kılık-kıyafetin, yani saatin, ayakkabı ve çantanın, parfümün ,dudak kalemi ve rujun birim fiyatını bilirler, ve çok çabuk hesaplayabilirler… Buna göre, sizden yüzde kaç nefret etmeleri gerektiğini bilirler.

Eğer maddede onlardan daha üstün gelirseniz, sizde olmayıp onlarda olan bir özelliği aynaya, yani size, sunarlar. Örneğin kısa saçlıysanız, mutlaka saç havanaldırma hareketi yapılır… Saçlar ellerle karıştırılır ama çok çekişmeli bir raundda bu hareket; kafayı aşşağı eğip, saçları iki yana sallayarak, tekrar hızlıca arkaya atmaya kadar varabilir.

Ya da kiloluysanız, muhakkak aynada arkaya dönerek kalçasına bakan biri, aslında sizin gözlerinizi de kontrol ettiğini iyice bilir…

Yok eğer karşınızdaki paraca size galip geldiyse; zaten yüzünüze alaycı bir ifade takınarak neredeyse kusacakmış gibi bakıyordur, ki işiniz o an bitmiştir… Artık ne yaparsanız yapın, bir faydası yoktur…

Ve evet tüm bu vahşet yaklaşık toplam beş dakika içinde olur ve biter. Bu sırada kendinizi tuvalet kabinlerinden birine atabilirseniz şanslısınız… Diğeri zordur, nereye bakacağını bilemeden aynaya kilitlenmek, bu sırada aynadan içeride olan biten her şeyi izlemek ve görmek zorunda kalmak…

Ama gerçek kabus, eller yıkanırken yaşanır… Birbirine jest yaparmışçasına tavırlar takınılır, oysa gerçek amaç aynayı asla kaptırmamaktır… Kesinlikle göz göze gelinmez, katiyen konuşulmaz, hatta tuvalet kabinleri için titrek sesle korkarak sorulan ”Dolu mu?” sorusu, havaya uçar ve cevaplanmadan uzaya karışır…

Sürekli makyajlar tazelenir, parfümler yeniden sıkılır, kolaltı roll-onlar hızlı hareketlerle sürülür; neredeyse duş kabinleri olsa içedride; saçları asla ıslatmadan vücud duşu alınıp; bacaklar yeniden jiletlenecek kadar bakım yapılır kadınlar tuvaletinde…

Bu arada eğer siz de bir ruj sürmek gafletinde bulunursanız; diğerleri yüzünüze sürdüğünüz hiçbir ürünü beğenmeden “ÇİRKİNSİN” diye bağırırlar aynadan sessizce…

Ama yine de ne olursa olsun; allah rızası için, ölecek bile olsanız ayna paylaşılmaz…

”Benim işim bitecek, sen SONRA; BAN’den sonra aynayı kullanabilirsin” bakışıyla melül mahsun sıranızı beklersiniz.

Bu arada BAN; bizim gündelik hayatta kullandığımız birinci tekil şahış anlamındaki BEN’in havalı ve lüks söylenme biçimidir…

Ama en fenası bir arkadaşla gelinen tuvalet seanslarıdır… Yaklaşık 5 dakikalık bir zaman diliminde, etrafta hiç kimse yokmuşçasına, büyük harflerle, masadaki herkes çekiştirilir, abartılır, gözler açılır; hayretler, şaşkınlıklar birbiri ardına gelir; geçmiş özet geçilir, insanların gelecekleri masaya yatırılıp kehanetler savurulur…

Cümleler,”Bak kızımm,” diye başlayıp,”BAN sana söylüyorummmm” diye devam eder…

Tabii ki bu arada içeri yeni gelenin kılık kıyafeti para biçimine çevrilmiş, “BAN DAHA GÜZELİM” gizli mesajı herkes tarafından yeni gelene çoktan verilmiştir…

Allah’tan benim işim bitmiştir ve kaçarak uzaklaşırım oradan.

Ama yine de en keyiflisi, o kadınların masalarına döndükten sonra ki hallerini izlemektir.

Masalarındaki erkeklerin ve diğer kadınların yanındaki sevimli, güler yüzlü, arkadaşça ve neşeli tavırlar takınmaları, oldukça şaşırtıcı ve komiktir…

Hiç bilemem ki; acaba hangisi gerçektir?

Konuk Yazar