İnternet çok farklı bir ortam. Herkesin her şeyi rahatça yazabildiği, nicklerinin arkasına saklanabildiği, içindekini döktüğü bir ortam. Bir de bizde bir görüş var. Yazıyorsa doğru olabilir diye. Bu da bir çok kişiyi daha da çok yazmaya teşvik ediyor. Site yapmaya üşenenlerin de en çok yazdığı yerler Forum köşeleri ve Mail group’lar.

Son bir kaç yıl içinde bu mail grouplar, özellikle de moderatörlerinden biri olduğum  Gizemci (http://groups.yahoo.com/group/gizemci/) ve Gizemciler (http://groups.yahoo.com/group/gizemciler ) grupları bu konu hakkında ve gizemcilik hakkında bol bol düşünmemi sağladı. Hatta “inisiye” etti. Ne kadar çok topluluk varmış. Ne kadar çok kişi öte alemlere karışmış burada öğrendim. Gizemci sözcüğü ne kadar sihirliymiş bu kadar kişiyi çekti.

Önce bakalım gizemcilik nedir? Yenilir mi içilir mi? Yoksa içine mi  etmek gerek?

 

İsmet Zeki Eyuboğlu’na göre (Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1995) bütün bu sözcüklere kaynaklık eden “Giz” sözcüğü eski Türkçe’de kutu , boya kabı, sandık, torba gibianlamlara gelen “kiz” sözcüğünden türemektedir. Etimolojik olarak bu sözcük bir şeyin içine saklanan anlamını göstermektedir. Gizem ise akıl yolu ile ulaşılamayan bilgiyi ifade etmektedir. Batı dillerinde bu sözcük “mystère” sözcüğü ile karşılanmaktadır. Nitekim geçmiş yıllarda basılmış Türkçe kitaplarda da , hatta yenilerinde de bu sözcük “mister” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dilimize Fransızca’dan geçmiş olan Mistisizm köken olarak, Latince “Mysterium” sözcüğünden gelmektedir. Dilimize mister/gizem olarak geçen sözcükle aynı kökendedir.

Mistik sözcüğünden daha çok dünya ile ilişkisini kesmiş, kendini akıl ve mantık dışı konulara vermiş , ya da popüler deyimle “uçmuş” kişiler anlaşılmaktadır. Ancak gerçekte bu anlam yanlıştır. Mistik daha çok gizemleri anlamaya çalışan kişidir. Bu kavram kargaşalarını önlemek için aslında Gizemci/gizemcilik sözcüklerini kullanmak daha doğru bana göre.

Gizemcilik kapsamına giren kavramlar oldukça geniş bir yelpaze oluşturuyor. Eski gizemlerden günümüz gizemlerine kadarını kapsıyor. Bu konuları genelde “şu anki” bilgimizle açıklamasını bulamadığımız ya da hepimizin farklı açıklayabileceğimiz konular olarak da görebiliriz. (bu konulara ilişkin bir liste “Gizemciler” grubunun  ilk sayfasında var)

Ancak bu sitelerden edindiğim tecrübeler, bu sınırların oldukça zorlandığı. Yeni oluşan dinler, ortaya çıkan yeni sahte peygamberler, tebligat veren “melekler” (hem de Tanrı Amerika’yı korusun cinsinden), “Öz”(!) bilgileri vs hep “Gizemcilik” adı altında yer bulmaya çalışıyor. Bana göre bunların asıl konumu psikiyatri içinde olmalı ama sonuçta hoşgörü kavramı içinde bu ortamlarda bulunuyorlar. (hoşgörü ve tolerans farklıdır o yüzden çoğuna kıllanıyorum) 

Şimdi bu son grubu gözden geçirelim.  

Bu aralar iletişim çok iyi olmalı ki her yerden tebliğler alınmaya başlandı. Önceleri “Rehber varlıklar” ve Uzaylılar” tebliğ verirken bir de “melekler” de işin içine karıştı ve bunlar da gitgide bir inanç sistemi oluşturuyor. Aslında bazı melekler ya da kanallar da işi biliyor ve kişilerin üzerine telif hakkına göre tescilleniyor. Allah korusun, bu varlıklardan birinden mesaj alsanız da bassanız telif ödemek zorundasınız. Ayağını yorganına göre uzatmakta fayda var. Bir de üzerine “öz” bilgisi ekledik mi tam oluyor. Hele bunu 1960’ların “Sadıklar Planı” diliyle yazdınız mı tamam, sanki bu bilgiler anlaşılmaz bir Türkçe ile olmak zorundaymış gibi… Pardon , yanlış anlaşılmasın , anlaşılmazlığı bilginin içeriğinden değil, sadece bu bilgiyi verenlerin “Öz türkçe” gibi bir kavramdan haberleri olmaması yüzünden. Yoksa Mahir Ünlü’nün Öz Türkçe Sözlüğü’nü elinize alın, aslında buralarda yazanların dişe dokunur şeyler olmadığını görürsünüz.

Eee, bir de o grupta olanlar “Yahu, kardeşim sen burada ne diyorsun ? “diye sormadıktan sonra…

Ezoterik düşünce aslında insanların içinde kendi tekâmüllerini sağlayacak güç olduğunu söyler. İçinde bulunduğumuz toplumun dini olan İslam ise Allah ile kul arasına bir başka varlığın giremeyeceğini savunur. “Biz size şah damarınızdan daha yakınız “ derken zaten her an irtibatı belirtir. Benim kıllandığım doğudaki şeyhlere, tarikat liderlerine hacıya hocaya kızanların , “Yeni çağ” adı altında yeni şeyhler bulmaları, yeni tarikatlar oluşturmaları hatta araya bir yığın varlık sokmaları.

Tahmin ediyorum, bizim gibi “Gizemciler” arasında en büyük sorun kendi tekâmülümüzü içselleştirememek ve dışarıdan bir şeyler beklemek. Eski dönem tiyatro oyunlarında “Deus ex Machina” vardı. Olay kızışınca yukarıdan bir tanrı iner durumu kurtarırdı. Biz de böyle bir beklenti içindeyiz gibi geliyor. Aslında çözümü dışarılarda, varlıklarda , tebliğlerde arayacak yerde içimizde arasak biraz. Ondan bundan medet umacağımız, birini bizi Yeni Çağa ulaştırmasını bekleyecek yerde kendi içimize dönsek biraz… İşte buna da kıllanıyorum.

Öte yandan bizim gruplarda herkesin birbirine girmesi ne kadar kolay. Biri çıkıyor “Benim ezoterizmim seninkini döver diyor”, biri çıkıyor “Sen Cehennemliksin” diyor.

Bir de “Evlenmeden olmaz” gibi yaklaşanlar var. Kulaktan duyduklarını ,sanki çok derin biliyormuş gibi satanlar. “Biliyorum ama söylemem” diye cilve yapanlar.

Tabii bir de çok şey bildiklerini göstermek isterken başını belaya sokmak da var. Internet hiç güvenli bir ortam değil. Sizi izleyenlerin kimler olduklarını, nasıl bir ruh hali içinde olduklarını bilemiyorsunuz bile. En basit örneğini yaşadık bile . Kendine “dost” ünvanını yakıştıran birinin bir kurşunluk sonunu…

Gel de kıllanma!…

Erhan Altunay