“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu Tanrı, “Işık ol” (“Fiat lux”; “Let there be light”; “Işık olsun/ yaratılsın”) dedi ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.” (Eski Ahit; Yaratılış)

“Günlük dilde “Kaos”, dağınıklık, kargaşa, başıbozukluk, düzensizlik, manasına gelir. Kökü, Yunancada “Khaos” kelimesinden gelmektedir. Boşluk, uçurum, uzay boşluğu, hudutsuzluk, ıssızlık, girdap manasına gelir. Eski Yunancada “Kaos”, düzenin zıttı olarak, farklılıkların kaybolduğu, cisimlerin eridiği, yani düzenin ortadan kalktığı; her şeyin homojen bir sıvı kitlesine dönüştüğü deniz demektir.” “Kaos” deyince ilk akla gelen; “her şeyin birbirine girdiği, doğrusal olmayan” sonucun “felaket” olduğu bir süreçtir. Oysa bu çıkarımlar zamanımızda yıkılmıştır.

“Khaos”, Yunan mitolojisinde bir çeşit ilkel tanrısal varlık olarak gösterilir. Kaos, düzen’den ya da öteki adıyla Evren’den (Kozmos) önce gelmiştir. “Yunanlılara göre evrene önce düzensizlik “Kaos” egemendir. Onun yerini alan Uranos’un “Gök” yıldızları toz haline getirmesi ve gezegenleri karmaşık bir biçimde hareket ettirmesi de düzeni yani Kozmos’u simgeliyordu.” Bu mitte sürekli devam eden değişim döngüsünden bahsedilir. Kaos da düzen de geçicidir. Bu bir sarkaç gibi, dengeyi gözeten ancak dinamik ve değişken bir süreçtir. Bireye düşen ilk önce kendi evini düzene sokmaktır. Orada bir kozmos yaratmaktır. Bilgeliğin başlangıcı budur. Kaos düzendedir, düzen ise kaosta çünkü her şey değişir! Kimse hiç değişmeyen bir şeyle karşılaşmamıştır.

Evrenimiz 14 milyar yıl önce “Büyük Patlama”dan sonra yavaş yavaş evrimleşerek yapılaşmaya başlamıştır. “Kaos” ışık tarafından düzenlenmiştir. “Dünyamızın evren ve galaksimiz içindeki durumu bilim adamları tarafından incelenerek araştırılmış ve evrendeki gizli ahenk konusunda bulgulara ulaşılmıştır. Düzensizliklerin düzene döndüğü, madde ile enerjinin özdeş olduğu ve kaosun önceden programlanmış bir yol izlediği görülmüştür. “Zamanın karanlık gecesi içinde bir ışık patlayışı”; evrenin başlangıcı, kökeni budur. İnsanoğlu bilginin peşinde ışığı ararken, hakikati aramakta ve Tanrı’nın yaratıcılık gücünü öğrenmeye çalışmaktadır. Hakikatin araştırılması, aklın ve bilimin önderliğinde insanın kendi öz evrenini araştırması ve tanımlamasıdır. Evren durgun değil, dinamik bir yapıya sahiptir ve genişlemektedir. Soğuyarak seyrelip incelmekte, basit maddeler birleşerek karmaşık yapılara dönüşmektedir. “Yalın”dan “Karmaşık”a, geçilmektedir. Evrenin tarihi, yapılaşmakta olan maddenin tarihidir.” İnisiyatik, ezoterik öğretinin önemli mottolarından biri zıtlıktan ya da zıtlaştırmadan kurtulup tamamlayıcılığa geçiştir. Zıtlıkların karşı karşıya getirilmesi yerine; bir ve tek gerçeğin, bir bütünün parçaları olan olguların beraber var olduğu kabul edilir. “İki kutuplu model herkesin yerini tayin etmesine izin verir.” denilir. Latince olan “Ordo ab Chao” terimi, basitçe “Kaos’tan Nizam’a” der bizlere. “Kaosun getirdiği düzen”, “düzen kaostan doğar”, “düzensizlikten doğan düzen” ya da “Kaostan düzene” şeklinde basit çıkarımlar kaos ve düzenin birbirinden ayrılmaz ilişkisini tam olarak açıklamaktan uzaktır. “Kaos”; anlayamadığımız bir düzen halidir; görebildiğimiz kadarı ise “kozmos”tur. Dışarıdan bakıldığında sabit ve “düzenli” gibi gözüken, ama asıl karmaşayı içinde barındıran durum için kullanılabilecek bir deyimdir. Bu süreçte bir son yoktur. “Kuyruğu ağzında halka oluşturan yılan” gibi evrenin birliğini temsil eden bir dinamik denge mottosudur. Ezelden ebede, kaostan düzene, dinamizmin ve evrenin ahenkli dinamik dengesinin formülüdür.

Mandelbrot şöyle der: “Siz hiç küre şeklinde bulut, koni şeklinde dağ gördünüz mü?” Dünyanın oluşumu, Kaos ile Düzen arasında bir savaş değildir, fakat devamlı olarak “Bir’in Birçok’a” değişimidir. “Kaos”tan doğan “Düzen”i ifade eder. Varlık, geldiği Dünya’da amaçlanan şekilde yaşadığı dualiteler ile tekâmül etmiş, kendinin efendisi olmuş ve kâmil bir varlık olarak ileri bir bilince ulaşmıştır. Kaos teorisi evrendeki düzensizliğin de aslında belirli bir düzeninin olduğunu belirtir. Kaos ve düzenin aynı anda var olması, hayatın doğasındadır. “İnsanın yaşamında olan her şey, kaosun içindeki düzenin yeniden açığa çıkmasının, Tanrısal Birliği keşfetmenin yollarıdır. Olmaması gerektiği halde olan ve önlenmesi gereken hiç bir şey yoktur.” denir. Escher şöyle der: “Düzenin olanaksızlığına doğru gidişten akıl almaz bir şekilde düzenin oluşumunu; düzenden kaosun, kaosun düzenden belirişini gözlemleriz.” Kaos ve düzen salınımın iki sınır değeridir. Kalp atışları gibi ritim değişikliğine uğrar ama sonra eski ritmine geri döner. Onların ayrılıklarında birlik, birliklerinde ayrılık vardır. Düzende kaos, kaosta ise düzen bulunmaktadır. Var oluş, denge ve dengesizliğin, istikrar ve sapmanın, düzen ve düzensizliğin birliğidir. Tam düzen de, tam düzensizlik de yok oluştur.

“Kaos ve düzen” mikro ölçekte bitmeyen bir nefs mücadelesidir. Rene Guenon şöyle diyor: “Her bireysel varlık ikili tabiata sahiptir. Sadece “gerçek insan” tek başına bu ikili tabiatı tam olarak gerçekleştirmeye ve mükemmelen dengelemeye kabiliyetlidir. Bu da onu aracı fonksiyonu ile gökyüzü ve yeryüzünün oğlu yapar.” Dualite evrenin yasasıdır ve insanoğlunun kendi içerisinde büyük savaşıdır. Birlik ancak bu kaosun bir an olsun dinamik bir düzene yani dengeye ulaşması ile sağlanır. Bu hem makro hem de mikro ölçekte yani hem evrende hem de onun izdüşümü olan insanda aynı şekildedir. Yaşamlarında ve toplumlarda gerekli yenilenmeler ve aydınlanmaları yaratmak üzere aklı ve zekâsı esaretten kurtulmuş olan insanlık hakikat yolunda yılmadan yürüyecektir. Cehalet ve taassubun baskısından kurtulmuş, gerçekten “hür olan” insanlık; akıl ve bilimin yoldaşlığı ve güçlü sezgisi ile dogmaları her yüzyılda yıkmıştır, gelecekte de yıkacaktır.

Kaos, oluş, bozuluş ve evrimleşme, dinamik sistemlerin kuramlaştırılmasıyla ilgilidir. Bireysel çerçevede de gözlemleyebileceğimiz gibi değişime şiddetli bir direnç söz konusudur. Kaos düşüncesinin en temel kavramı değişimdir. Değişim, kitleler için çaba gerektireceğinden huzur kaçırıcı ve rahatsız edicidir. Mutlaka bir iten ve durmak isteyen olacaktır. Değişim, hele ki aydınlanma yönündeki dogmaları yıkan yenilenme; eski düzenin rahatını kaçıracaktır. Yine bireysel çerçevede düşünecek olursak insanoğlunun kendine koyduğu dogmalar yıkılması en güç olanlardır. Albert Einstein’ın dediği gibi: “Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur.” Kendilerini esir alan zaaflar ve sabit fikirliliklerden kurtulmuş insanlık bir ülküdür. Önyargılarından sıyrılmış, doğuştan kabulleri olmayan, “biat etmek” kültüründen uzak, tutkularını kontrol eden, duygularına hâkim, birey olabilen, tevazu sahibi, ölçülü ve erdemli insanlık; gerektiğinde her “Kaostan Düzeni” çıkarmayı becerebilecektir. En zor şartlar onlara, büyük rekabeti ve büyük başarıları düşündürecek; asla yıldırmayacak, güçlüklerin içerisindeki gizli fırsatları gösterecektir. Aydın birey, mücadele adamıdır. Umutsuzluğa kapılmaz, en kaotik görünen durumda dahi cesur bir “Şövalye” gibi gereğini yapmaktan ve daha büyük bir iyilik için kendini feda etmekten bir an bile çekinmeyecektir. Ezoterik açıdan

Kaos ve düzen”’i üstadlar şöyle yorumlar:

“İnsan aklının evrenin düzeninde kaos zannettiği yerde bile bir düzen vardır.”

“Kaos da düzen de bir saatin altında sallanan sarkaç gibi aynı kavramın iki uç noktasıdır. Unutulmaması gereken kalıcı bir kaos ve kalıcı bir düzen yoktur. Çünkü “Her şey yaşar ve her şey değişir!””

Denir ki: “Her kaosta evren, bütün düzensizliklerde gizli bir düzen, bütün değişkenlerde sabit bir yasa vardır.”

 

Araş. Gör. Berkay Camgöz, Tabiat ve Kaos’un fraktalları, http://www.ekolojimagazin.com/?id=121&s=magazin

Ali Nezih Bilge, Evren ve Hakikatin Araştırılması, http://www.historicalsense.com/Archive/e_h_arastirilmasi1.htm

Berk Yüksel