isis1Eski Mısır bilgeliği, tarih içinde Yunan ve Roma başta olmak üzere bütün uygarlıkların ilgisini çekmiştir. Yunan’da eski Mısır bilgeliğinden etkilenen birçok kişi olurken, Roma’da son dönemde Mısır kökenli kültler büyük rağbet görmüştür. Bu noktada Mısır paganizminin çağların ötesine geçip, günümüze de ışık tutacak bir bilgelik olduğunu ve ele alınması gerektiğini söyleyebiliriz. Fakat bunu yapmadan önce paganizm hakkındaki bilgilerimizi bir daha gözden geçirmek gerekiyor. 

İnsan her şeyin ötesinde doğa içine varolan bir bireydir ve doğa ile uyumlu yaşamak zorundadır. Bugün zorunluluktan “paganizm” diye adlandırdığımız bu öğreti aslında insanlığın ilk inanç sistemini oluşturur ve insanın Doğa ile olan ilişkilerini belirler.

Günümüzde yaşayan paganizm ise kadim temellerini koruyarak gezegenimizin tüketilmesine karşı bir duruş göstermeyi amaçlayan ve yaşamın kutsallığını yeniden tesis etmeyi amaçlamış bir yaşam biçimidir. Öyleyse paganizm bir bakıma yeniden doğa ile barışmak, onunla bir bütün olmak ve uyumlanmak için yapabileceğimiz kişisel ve toplumsal eylemleri de kapsamaktadır. Bu bağlamda eski pagan uygarlıklardan öğrenecek çok şeyimiz var ve Mısır bilgeliği de buna bir örnektir. 

Kemet’in Tanrıları

Mısır Uygarlığı (antik adıyla Kemet), tarihinin ilk dönemlerinde farklı kabilelerden ve daha sonra da farklı nomoslardan oluştuğu için, Mısır panteonu çok sayıda tanrı ile doludur. Aşağı ve Yukarı Mısır’ın birleşmesinden önce yerel birçok  kült vardı ve her kabile farklı bir tanrının takipçisiydi. (Bu kültler en sonunda Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır krallıklarının dinini oluşturmuştur.) Ayrıca bir savaş sonrasında galip kabile, yenilen kabilenin tanrısını da kendi panteonuna dahil ediyordu.

Günlük yaşam ise Mısır bilgeliğinin oluşumunda en büyük rolü oynamıştı. Nil nehrinin armağan ettiği bu yaşam, Mısır halkını birçok konuda düşünmeye ve aslında Batı uygarlığının temelini oluşturacak bir kültürü oluşturmaya sevk etmiştir. Mısır kültürü Mezopotamya’yı etkilediği kadar, o dönemlerde gelişmekte olan Batı kültürünü de etkilemiştir. Batı kültüründe Mısır etkisi, Girit medeniyetiyle başlar, Ortaçağ boyunca devam eder ve günümüze kadar da uzanır.

Günümüz paganizmine ışık tutması açısından iki Mısır Tanrıçası’nı incelemek, söylemek istediklerimizi daha iyi anlatacaktır.

isis2Tanrıça İsis

İsis, aslında Mısırlılar tarafından “Aset” ya da “Eset” diye bilinen tanrıçanın Yunanca’da ismidir. Yunanlılar İsis’i kendi tanrıçalarından Demeter, Hera ya da Selena ile birleştirmeyi düşünmüşlerdir. İsis, Roma’da da önemli bir tanrıça olmuştur. 

İsis kuşkusuz Mısır tanrıçaları içinde de önemli bir yer tutmaktadır ve birçok farklı tanrıçanın özelliklerini de zamanla kendinde toplamıştır. İsis tapımının ilk önce Kuzey Mısır’da başladığı düşünülmektedir. Ancak Osiris’in karısı olmasıyla birlikte Osiris-İsis-Horus üçlüsü Mısır’da oldukça popüler olmuş ve İsis’in önemi daha artarak tapımı Mısır’a yayılmıştır. 

İsis bütün Tanrıça özelliklerinin yanı sıra yaşayan bir bilge kadındır. Günümüzün kadını için de bir ideal, ulaşılması gereken bir figürdür. Kadim anlatılardaki hali ile İsis halen günümüze seslenmeyi, erkeği erkek yapmayı sürdürmektedir. Bunu daha iyi anlayabilmek için, Plutark tarafından nakledilen İsis ve eşi Osiris mitini bir kez daha anımsayalım.

İsis ve Osiris

Tahta geçmeyi arzulayan Seth, kardeşi Osiris’i yok etmek için bir plan hazırlamıştır. Bu plana göre Seth, Osiris’in ölçülerine göre bir sandık hazırlatır ve sandığı en değerli taşlarla süsletir; büyük bir yemek verip Osiris’i de çağırır. Osiris, hiç bir şeyden şüphelenmeyerek yemeğe gider. Yemek sonunda Seth, kimin ölçülerine uyarsa sandığın sahibinin onun olacağını söyler. Denemek için herkes sırayla sandığın içine yatar.  Sıra Osiris’e gelmiştir. Osiris yatar yatmaz Seth sandığı çiviler, eritilmiş kurşunla lehimler ve Nil nehrine atar. Bu şekilde Osiris’ten kurtulacağını ve hüküm süreceğini ummaktadır. İsis, bunu duyunca, üzüntüsünden saçlarını keser, elbiselerini parçalar ve Osiris’in kapatıldığı sandığı aramaya çıkar.

Osiris’in kapatıldığı sandık, Fenike’ye Byblos kentine kadar sürüklenmiş ve burada karaya vurmuştur. Karaya çıktığı yerde ise süratle büyüyen bir ağaç sandığı gövdesinin içine almıştır. Byblos Kralı Malkandros bu ağacı gördüğünde hayran kalır ve ağacı kestirerek sarayına sütun olarak diktirmeye karar verir. Ağaç kesildiğinde çok güzel bir koku çıkarmıştır. Bu olay İsis’in kulağına kadar gelmiştir. İsis durumu anlar ve Malkandros’un sarayına gider. Burada önce Astarte’nin çocuğunun dadısı olur. 

İsis bir gün çocuğu ölümsüz yapmak ister ve bu amaçla çocuğu ölümsüzlük ateşine batırır. Bunu gören kraliçe çığlıklar atarak İsis’i engeller. İsis artık kendini tanıtmak zorunda kalır. Daha sonra Kral Malkandros’dan izin alarak ağacın gövdesini açar ve içinden sandığı alır. 

İsis sandığı vatanına geri getirdikten sonra, Buto şehrine, oğlu Horus’un ziyaretine giderken sandığı güvenli zannettiği bir yere saklayarak bırakır. Gece dolunayda avlanan Seth sandığı bulur ve Osiris’in bedenini tanır. Bunun üzerine, Seth Osiris’in bedenini ondört  parçaya ayırır ve bu parçaları Mısır toprakları üzerine dağıtır.

Bunu duyan İsis papirüs ağacından yapılma bir tekneye biner ve bütün Mısır’ı dolaşarak Osiris’in bedeninin parçalarını toplar ve parçaları her bulduğu yere bir tapınak diker. Bu yüzden Mısır’ın birçok yerinde, içinde Osiris’in cesedinin bulunduğu söylenen tapınaklar vardır. 

İsis’in Temsil Ettikleri

İsis bu mitte Osiris’i, erkeğini kurtaran ve onun bütün “arketiplerini” tamamlayan kadın rolündedir. Erkek erginleşmesinde çok büyük rol oynayan bu öykü, Mısır’ın birçok bölgesinde yer alan Osiris mezarları ile de büyük anlam kazanmaktadır. Çünkü bu mezarlar aslında erkek erginlenmesinde kullanılan simgesel ölüm ve yeniden doğum ritüelinin yapıldığı sembolik mezarlardır. 

İsis öte yandan oğlu Horus’u büyüten annedir; bu bakımdan da Meryem ikonografisinin önceli hatta temelidir. İsis, Horus ile yeniden doğmayı anlatırken; İsa, Meryem ile aynı ikonografi ile bir Puer Aeternus’a (sonsuz çocuk, büyümeyen çocuk) dönüşmüş, toplumun büyümeyen çocukları da yine İsisleri’ni bekler olmuşlardır. 

İsis aynı zamanda Osiris ile birlikte Mısır’ı eğitmiş, uygarlaştırmış ve onlara tahıl öğütmeyi, keten eğirmeyi ve giysi yapmayı öğretmiştir. İsis ayrıca şifacılık yönüyle de önemlidir ve bu yeteneği insanlara da vermektedir. İsis bir yandan da Osiris’in Mısır’ı uygarlaştırmak için yolculuğunda, güçlü bir yönetici olduğunu da göstermiştir. Bu da Ana Tanrıça’nın uygarlaştırıcı rolünün İsis tarafından oynanmış halidir.

İsis, Ana Tanrıça olarak şifacı, iyileştirici aynı zamanda da büyücüdür de. Gerçi Ra kadar güçleri olmasa da ve buna hep özense de İsis önemli bir büyücüdür. Bir efsaneye göre İsis Ra’nın gücüne sahip olmak istemiş ve bir düzen kurmuştur. Ra’nın hiç bir zaman sırrını ve özellikle de gizli ismini vermediğini bilen İsis, yaşlılığında Ra’nın uyurken ağzından akan tükürüğü bir kapta toplamış ve tanrının üzerinde gezindiği topraklarla bunu karıştırmıştır. Bu karışımı önce bir yılan şekline sokan İsis, sonra da sihir kullanarak yılanı bir oka dönüştürmüştür. Daha sonra da yaptığı bu oku almış ve Ra’nın ertesi gün geçeceği yolda saklamıştır. Ra, yoldan geçerken bu oka rastlamış ve ok da yılana dönüşerek Ra’yı bacağından sokmuştur. Zehrin bütün vücuduna yayıldığını hisseden Ra hiç bir çare bulamamış ve “kendisi kadar güçlü” bu gücün karşısından ne yapacağını şaşırmıştır. Hiç bir tanrının çare bulamaması üzerine İsis gelmiş ve Ra’nın gizli olan adını söylemesi karşılığında iyileştirebileceğini söylemiştir. Ra önce razı olmamış sonra da sıfatlarını söyleyerek İsis’i kandırmayı denemiştir. Ancak İsis bunlara kanmamış ısrarcı tavrını sürdürmüştür. Sonunda Ra, diğer tanrıların bakışlarından uzak bu adı kalbinden İsis’in kalbine göndermiştir ve İsis de onu iyileştirmiştir. Böylece İsis tanrıçaların ve tanrıların en kuvvetlisi olmuştur. 

İsis birçok sembolle ilişkilendirilmiştir; taht, ay, güneş gibi sembolleri de taşıdığı olmuştur. Ancak İsis en yaygın olarak Sirius ile ilişkilendirilmiştir. Sothis olarak da bilinen bu yıldızın adından İsis’e İsothis olarak ayinler düzenlendiği de olmuştur. 

İsis, bilinçdışında her zaman var olan, sesini her zaman duyabileceğimiz en gerçek Tanrıçalardan biridir.

Hather/Hathor

hathor2Hather, Mısır’ın en eskilerinden olan bir gökyüzü tanrıçasıdır. Çeşitli inanışlara göre ya gök tanrı Horus’un ya da Ra’nın karısı ya da annesi olarak geçer. Bir efsaneye göre ise, Horus her akşam onun ağızına girer ve sabah oradan çıkar. Yunanlılar bu tanrıçayı Afrodit ile özdeşleştirmişlerdir. 

Hather genellikle inek olarak ya da boynuzlu ve inek kulaklı bir kadın olarak gösterilir; zaten inek de Hather’in kutsal hayvanıdır. 

Hather öte yandan Ana Tanrıçanın ve kadınlığın özelliklerini de taşır. Hem kadınların koruyucusu, gözeticisidir, hem de onların bakımıyla alakalıdır. Ayrıca aşk, müzik, şarkı, dans ve şenliklerle ilişkilendirilir. Göğüslerinden çıkan süt aynı zamanda Mısır yöneticilerine kuvvet verir. 

Hathor bu hali ile bize Afrodit’ten çok Hera’yı anımsatmaktadır. Homeros’un “inek kollu” dediği, ineğin kendisi için kutsal kabul edildiği Hera aynı zamanda inek kılığına girmiş Io’nun da peşindedir. Bu öyküler bize Mısır’dan gelen bir inek kültünün de son kalıntılarını anlatır. Kimbilir belki de Tevrat’ta Musa’ya karşı Altın Buzağı’ya tapanlar gibi, bu kült de bilinçdışında bir yerlerde yaşamaktadır. 

Hather hem hayat veren hem alan tanrıçadır. Bu bağlamda, Ana tanrıça özelliği olarak ekinlerin yetişmesi ile de alakalıdır. Hather ayrıca Batı’nın Kraliçesi olarak öbür dünyaya giden ölülere yardımcı olur, yeni ölenlerin ihtiyaçlarını karşılar ve aynı zamanda Thebai nekropolünü korur. (Tıpkı yaşama ve ölüme hükmeden, her an sesini duyduğumuz Anadolu Ana Tanrıçası Kybele gibi…)

Aslında Mısırlılar Hather’e pek çok özellik atfetmişlerdi. O hem ay, hem gökyüzü hem de güneş ile alakalı idi. Hem doğu hem batı ufukları onunla ilişkilendirilmişti. Zamana ve yere bağlı olarak, bir ana tanrıça figürü olarak İsis ve Nut ile de karıştığı olmuştur. 

Hather’in en önemli tapınağı Dendera’da kurulmuştur ve burada tanrıçanın adına bayramlar kutlandığı bilinmektedir. Tanrıça adına kutlanan en önemli bayram ise aynı zamanda onun doğum günü olan yılbaşıdır. Bu gün bol bol içki içerek kutlanırdı. Aslında bu tapınağın zamanın “eğlence merkezi” olduğu da düşünülmüştür. 

İsis ve Hathor… Geçmiş zamanlardan gelen iki Tanrıça. Her ikisi de baktığımızda Ana  Tanrıça’nın özelliklerini taşımakta. Her ikisi de Kybele gibi yaşama ve ölüme hükmetmekte. Her ikisi de bu toprağın yaratıcı gücü ile bolluk ve bereket katan güzel yüzünü yansıtmakta ve her ikisi de Ana Tanrıça gibi bilinçdışılığın koridorlarında bizi beklemekteler ve bize çağrılarını yapmaktalar. Üzerinde yaşadığımız bu eşsiz gezegen Dünya ve doğa için… Duymak bize kalıyor.

Erhan Altunay