Alevî – Bektaşi geleneği ve müzik kültürünün yaşayan en kıdemli halk ozanlarından, ‘Ali Baba’ lakabıyla bilinen Ali Ekber Çiçek, mücadele ettiği şeker hastalığına Nisan ayı sonlarına doğru yenik düşerek 71 yaşında hayata veda etti. Sağlığının bozuk olduğu dönemde, kendisine destek amacıyla 4 Şubat 2006’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda, Arif Sağ, Yavuz Top, Erdal Erzincan, Yusuf Benli, Sabahat Aslan ve İzzet Altınmeşe gibi dost ve sevenleri bir konser vermişti. Haydar, haydar’ı seslendirirken içimden, “Mozart’ın beşinci senfonisi bu olsa gerek” diye geçirirken “gönül kalk gidelim, seyrana doğru” dizeleri gibi geçmişi ve Ali Ekber Çiçek’i gözümün önünden geçirdim. Sevgili derki okuyucuları şu sözlere, dizelere bakar mısınız:

Ondörtbin yıl gezdim divanelikte,
Sıdk-ı ismin duydum pervanelikte
İçtim şarabını mestanelikte
Kırkların ceminde haydar haydar haydar dara düş oldum
Güruh-u naci”ye özümü kattım
İnsan sıfatından çok geldim gittim
Bülbül oldum firdevs bağında öttüm
Bir zamanlar gül için haydar haydar haydar
Dara düş oldum

 

Anadolu halk müziğinin özgün sesi Ali Ekber Çiçek’le birlikte Türk halkının, hatta tüm alevi-bektaşilerin kalbine, beynine, güzelliğine kazınan Haydar Haydar gerçekten öksüz, yurtsuz ve yuvasız kaldı. Haydar Haydar’ı çalarken sazından çıkan birçok ses, birçok önemli yabancı sanat ustasının şaşkınlığına neden olmuştur. Gerçekten zülfü yare dokunurdu Ali Ekber Çiçek. Erzincan’ın Ulular Köyü’nde 1935’de doğan Çiçek, babasını 1939 Erzincan depreminde yitirdi. Çok küçük yaşlarda rençberlik yapmaya başlayan Çiçek, bu arada bağlama çalmayı öğrendi.

İşte size bir Ali Ekber Çiçek deyişlerinden bir tane:

Kırma Gönül Şişesini

Kırma gönüş şişesini
Yapan bulunmaz, bulunmaz
Yıkma Hkk’ın binasını
Ören bulunmaz, bulunmaz
Güzel Şah nerden gelir salını salını
Gelir Hüseyn’in göçü dolanı dolanı

Aşk perişandır şaşkına
Hak yardım etsin düşküne
Kerem gibi yar aşkına
Yanan bulunmaz, bulunmaz

Güzel Şah nerden gelir, salını salını
Gelir Hüseyin’in göçü dolanı, dolanı

Derdim çoktur hangisine…

İlkokuldan sonra öğrenimini sürdüremeyen Çiçek, 19 61 yılında İstanbul Radyosu’na ses ve bağlama sanatçısı olarak girdi. Sanat yaşamı boyunca 400’den fazla türküyü derleyerek Türk Halk Müziğine kazandıran Çiçek, halk müziğini geniş kitlelere ulaştırdı. Ali Ekber Çiçek’in hayatı, 2003 yılında TRT Belgesel Programlar Müdürlüğü tarafından çekilen “Cahilden Uzak Dur, Kemale Yakın” adlı belgesele de konu oldu. Yurttan Sesler korosu nun kurucularından olan Muzaffer Sarısözen için, ‘O, halk müziğinin Atatürk’üdür’ ifadesini kullanmış Ali Ekber Çiçek’ten derlenen türküler arasında, “Böyle İkrarınan Böyle Yolunan”, “Bunca Olan Emeğimi”, “Derdim Çoktur Hangisine Yanayım”, “Ey Erenler Akıl Fikir Eyleyin”, “Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim”, “Gurbet Elde Bir Hal Geldi Başıma”, “Gurbet Elde Yadellerin Derdini”, “Ondört Bin Yıl Gezdim Pervanelikte (Haydar Haydar)” yer alırken, Çiçek tarafından derlenen türküler arasında ise “Bir güzeli methedeyim”, “Çoktan Beri Yollarını Gözlerim”, “El Vurup Yaremi İncitme Tabip” bulunuyordu.

Son dönemde, tüm albümleri Anadolu Müzik tarafından basılmak üzere hazırlanan sanatçı, geçen yılın kasım ayı sonunda şeker hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü sırada Anadolu Ajansı Muhabiri Serkan Taşkın’ın sorularını yanıtlamış, miras niteliğindeki kimi görüşlerini şöyle dile getirmişti: “Türk Halk Müziği tekrar popüler oldu ancak ben bu gelişmeyi hazırcılığa bağlıyorum. Şimdi şöhret olmuş kişiler benim 40 – 50 yıl önce yazdığım parçalardaki ezgilerin üzerine güfte yapıp söylüyorlar. Bir de bu okuduğum parçalarda leyleği kuşa çevirerek okuyorlar…Ali Ekber Çiçek nasıl çalıp okuyorsa gençler ve ondan sonra gelenlerin de öyle okuması gerekiyor. Bu tavrı yakalamaları gerekiyor. Parçalarımdaki yorum zaten içinde vardır. Tekrardan o parçalara yorum eklemeye gerek yok. Hazırcılığa alışmışlar. Ben gençlere çok değerli bir miras bıraktım. O eser asla aslını inkâr etmemeli. Yorum üzerine yorum katılmamalı. Her şey aslına bağlı olarak tabiatıyla birlikte yaşatılmalı. Ben 60 yıldır bu parçaları yapıp gençliğin önüne serdim ki onlara sağlam bir doküman bırakalım. Şimdi onlar bu müziğin aslını inkar ederse, ben buna gücenirim. Yozgat Sürmelisi’ne sen nasıl yorum katarsın? Bu parça için Nida Tüfekçi 10 sene çalışmış, Haydar’a nasıl yorum katabilirsin? Bu parçada ben 3 sene çalışmışım. Bu parçalara yorum katılmasından çok rahatsız oluyorum. Biz geleneklerimizi nasıl koruyacağız. Gelenekler aslıyla birlikte korunur. Bu insanlar kendileri çalışıp bir şey üretmiyor, hazırı da bozuyorlar. Bu insanlar piyasanın en kariyerli kişileri. Bunların işleri güçleri ticaret. Amaçları ceplerini doldurmak. Böyle şey olmaz. Ama bu insanlar hazırcılığa alıştığı gibi bir de bizim ürettiğimiz türkülerin üzerine, sanki çok iyi bir şey biliyormuş gibi, yorum katıyorlar.”

Ali’nin sırrına ereyim dersen…

Ali Ekber Çiçek’in ölümünden kısa bir süre önce basına verdiği bir diğer söyleşisi ise Hürriyet Gazetesi’ne olmuştu. 17 Eylül 2005 tarihli, Ersin Kalkan imzalı bu son söyleşide ‘Ali Baba’ Çiçek, Alevî kimliği ve emeğinin sansürle ilişkisini şöyle izah ediyordu: “Ah be can dostum; bu memlekette yaşayıp da o canavarla karşılaşmamak mümkün mü? Sanıyorum 1969 senesi. Süleyman Demirel başbakan. Ben o sıralarda sevilen bir türkü var onu okuyorum: ‘Hüseyin’im yeşil giyer eynine / Hiçbir hile getirmezdi göy-nüne / Kurdu kuşu lüt-feylemiş kendine / Mülke de Süleyman ne güzel uymuş…’ Başbakan yardımcısı radyoyu arayıp ‘Süleyman’la ilgili kısmı çıkarın türküden’ demiş. ‘Demirel ne zaman padişah oldu’ dedim ve türküden bir kelime bile çıkarılırsa çekip gideceğimi söyledim. Çıkarmadılar. Daha sonra öğrendim ki Demirel her sabah benim türkülerimi dinleyerek başlarmış güne. Bana da, her bayramda kart atardı. Bir de 12 Mart döneminde bir türkümden Ali’yi çıkarmak istediler. O türkü de şöyle: ‘Ali’nin sırrına ereyim dersen / Bir mür-şid-i kamil bulanlar gelsin / Gönül Kabe olmuş hem beytullahtır / Ol bahr-i ummana dalanlar gelsin…’ Söylesenize Allah aşkına bu türküden Ali’yi çıkarırsanız geriye ne kalır…”

Rakı ikram eden imama

Türküleri, Türkiye’de hemen her kesim tarafından çalınıp, dilden dile söylenen sanatçı, müziğindeki çoksesliliği ise gazeteci Kalkan’a şu anekdotla yansıtmıştı: “Ben insan ayırımı yapmam. Sazımı aldığımda 7 milyar insanla yekvücut olurum. 30 yıl önceydi. Eyüp Camii’nin imamının benimle tanışmak istediğini söylediler. Baktım ki ümran görmüş, cehaleti yenmiş, olmuş bir adam, sevdim onu. Beni evine çağırdı. Karısının, kızlarının başı kapalı. O ulu imam bir rakı koydu sofraya. ‘Bu senin için Ali Baba’ dedi. Ben yedim, içtim, söyledim. Ben rakıyla demlendim, onlar türküyle.”

Ali Ekber Çiçek’in bazı albümleri:

Türkiler

Minareci

Aşığa Tuzak Gerekmez

Derdim Bir Değil

Türkish Sufi Music

Sevda Vadisi

Bektaşhi Music

Anadolunun Sesi

Yolumuz Gurbete Düştü

Derde Derman Ararıdım

Bir Nefes…

Erhan Öztürk