Sarsıcı gelişmeleri, radikal değişimleri, liberalleşme, değişim ve özgürleşme arzusunu temsil eden Uranüs ile ölüm yeniden doğum ile sembolize edilen dönüşüm enerjisini, güç tutkusunu, entrikaları, manipülasyonları ifade eden Plüton’un doksan derecelik dik açısının çok etkin olduğu, köklü değişim ve dönüşüm zamanlardan geçiyoruz. 2012 yaz aylarından itibaren etkisinin belirginleşmeye başladığı ve 2015 ilkbahar aylarına kadar çok etkin olacak bu gergin açı, genel anlamıyla ve tüm dünyada geçerli olmak üzere birey-sistem arasındaki mücadeleyi ifade ediyor; bir başka deyişle özgürleşmek isteyen bireylerin yozlaşmış sisteme karşı çıkmasını…

Mitolojik özellikleriyle karşılaştırarak, bu iki gezegene atfedilen niteliklerin altında yatan temayı daha iyi anlayabiliriz…

Mitolojide Prometheus ve Hades

Uranüs, mitolojide insanları tırnaklarındaki kirden ve gözyaşlarından yarattığı için onlarla özel bir bağı olan Prometheus ile de ilintilidir. Mitolojik hikayeye göre, Olimpos’ta tanrılardan ateşi çalıp dünyaya getiren ve bu sayede insanoğlunun aydınlanabilmesini sağlayan Prometeus, ilahi sırlara insanlara bağışladığı için tanrılar kralı Zeus tarafından sonsuza dek bir kayaya zincirlenme cezasına çarptırılmıştı. Zeus’un görevlendirdiği bir akbaba, her gün Prometeus’un bağırsaklarını ve karaciğerini yemekte, ama bu organlar her gün yenilendiğinden, Prometeus, bu acıyı her gün yaşamaktaydı. Tanrılar kralı Zeus, ateş vasıtasıyla insanoğlunun aydınlanmasını istemedi çünkü bu onlara tanrısal bir güç verecekti ve bu da kendisi için bir tehdit oluşturuyordu. Ancak Prometheus Zeus’u dinlemeyerek ve bedelinin ağır olduğunu bile bile, demir tanrısı Hephaistos’tan ateşi çalıp insanlara verdi ve onlara farkındalık ışığını vermiş oldu.

Plüton, mitolojide cehennemlerin, karanlık âlemlerin ve ölüler diyarının tanrısı Hades ile ilintilidir. Gölgeler dünyasının, derinden gelen bilgeliğin, ölüm ve yeniden doğuşun sembolüdür. Mitolojide Plüton, Satürn’ün oğlu, Jüpiter ile Neptün’ün kardeşidir. Kardeşler egemenlik bölgeleri için zar atmışlar, yeraltındaki bölgeler Plüton’a kalmıştı. Plüton, iki çatal uçlu asası, karanlık miğferi ve hayaletleri yönetmekte kullandığı sopası ile birlikte düşünülür. Hades, insanların ve tanrıların hiç sevmediği, sert, zalim, açgözlü bir tanrı olarak nitelendirilir. Kullarının sayısını artırmak için delice çalışan, sözünden dönmeyen, korkusuz ve kaprissiz bir tanrıdır. Ölülere hükmeder, yeraltı ülkesindeki sarayında karısıyla yaşar, şölenlere katılmaz. Zorla kaçırdığı karısı Persephone ile yer altı dünyasını birlikte yönetirler. Hades, bir insan gibi değil, adeta bir iblis gibi tanımlanır. Öte yandan Yunanlılara göre Hades (Plüton) zenginlik tanrısıydı. Yer altında gömülü bulunan altın ve diğer metaller onun gözetimi altındaydı. Plütokrasi, zenginlerce yönetilen hükümet ya da halk anlamına da gelir.

Uranüs-Plüton Döngüleri

Mitolojideki Prometheus’a benzerliğinden dolayı Uranüs, insanoğlunu ve onun isyankar, bağımsızlık isteyen yönlerini temsil etmektedir. Plüton ise, özgürlük ve bireysel ifade üzerine baskı ve dikta unsurudur. Bu iki gezegenin sert açılarının etkin olduğu birkaç yıllık dönemde, aydın kesimin veya halkın özgürleşme arzusuna karşı çıkan, düzeni ve sistemi korumaya çalışan otorite ile güç çekişmeleri vardır.

Daha önceki Uranüs-Plüton döngülerinde (bu ikili arasında kavuşum, kare ve karşıt açılarla oluşan dört faz: yeniay, ilk dördün, dolunay, son dördün) köleliğin kaldırılması, feminist hareketlerin büyümesi, dini kurallara karşı çıkış, cinselliğin özgürce ifadesi, otoriteye isyan, işçi direnişleri, grevler gibi konular belirgin bir şekilde gündemde öncelik kazanmıştır.

Şimdilerde, Uranüs ve Plüton arasında doksan derecelik kare açının etkin olduğu günlerdeyiz ve bu ikilinin birbirleriyle oluşturduğu ilk dördün fazındayız. İlk dördün fazı, yeniayda girişilen işlere sahip çıkma zamanıdır. Hedeflere ulaşmak için amaç belirleme, yeni bir dünya inşa etme ve bunu da hemen yapma gerekliliği vardır. Nasıl kolektif bir düzen kurulabileceği konusuna odaklanmalıdır. Çünkü bu bir inşa etme sürecidir. Bir nevi testten geçme dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu sürece huzursuzluk ve zorlanma hakimdir. Mücadeleli bir dönemdir. Büyümenin hızlanması, bu fazdan sonra başlayacaktır.

İlk dördün fazı kare açıyla ilişkilidir. Bir an önce büyüme arzusuyla birlikte gelen bir acelecilik söz konusudur. Bu aradaki açının kare olması hızlandırıcı nitelik taşımasına bir örnektir. Kare açı Mars doğasındadır, bu yüzden hızlandırıcı niteliği vardır. Öncü burçlarda gerçekleştiğinde bu daha da belirgindir ki, şu anda zaten böyledir. Böyle dönemlerde kişisel ve kolektif konularda hızlı hareket etmek veya tepki vermek gerekebilir; ama bunu acelecilikle karıştırmamak, gereksiz çıkışlar yapmamak, özellikle de provokasyondan uzak durmak gereklidir.

Şimdi Uranüs ve Plüton’un astrolojik özelliklerini kıyaslayarak, gökyüzünde doksan derecelik konumlanmalarının ne anlama gelebileceğini anlamaya çalışalım… 

Kısıtlanmaya karşı çıkma ve özgürleşme arzusu

Plüton güç tutkunudur. Uranüs ise özgürlük aşığıdır. Plüton’da baskı altında tutarak yönetme arzusu hâkimdir. Her şeyi kontrol etmek ve gücünü kabul ettirmek için gereken türlü entrika ve hilelere ve güç gösterisine kalkışabilir. Uranüs ise ne yönetmeye, ne de yönetilmeye meyilli değildir; bireyseldir. Baskı altında kalınca isyan eder ve oluşan baskıyı ortadan kaldırmak için alternatif getirici yollar arar. Yaşamını boğucu bir hâkimiyet altına almış etkilerinden, kişisel veya toplumsal esaretten kurtulma, bağımsızlığını ilan etme arzusunu taşır. Plüton, geri dönülemez adımlar atmakla, var olan yapıları tamamen dönüştürmekle ilgilidir. Kararlılık enerjisi taşır. Uranüs ise sürekli yön değiştirebilir. Kararlı ve düzenli bir enerjisi yoktur. Plüton yıkıcıdır; ama ardından yeniden yapılandırıcı özelliği devreye girer. Uranüs ise sarsar, yıkar ve başka bir değişiklik yaratmak üzere yoluna devam eder. Yapılandırıcı bir özelliği yoktur. Plüton’un dönüştürücü etkisi daha uzun zamana yayılır ve derinlemesine nüfuz eder. Uranüs ise ani şoklarla ortaya çıkar; her şey bir anda olup bitiverir. Şartların ani ve çarpıcı biçimde değişeceğine işaret eder.

Uranüs özgürleştirme ve değişim getirme arzusundadır. Bunu gerçekleştirmek için statükoyu yıkma, durağanlık yerine yaratıcı kaosu tercih etme eğilimindedir. Plüton ise ne pahasına olursa olsun kontrolü elinde tutmaya uğraşır. Uranüs elektrik yayan bir ışık enerjisidir. Plüton ise karanlıklar âlemine aittir. Uranüs ani ve şok edici hareketlerle yaşamda patlamalar yaratır, riyakârlık perdelerini yırtar, gizli yerler üzerine ışık tutar. Tam açıklıktan yanadır. Plüton ise sırlar ve bahanelerden güç bulur, kontrolünü zayıflatmaya çalışan her çabaya karşı korkuyu bir silah olarak kullanır, olanlara büyük bir azimle sıkı sıkıya sarılır.

Pek tabii ki bu iki gezegenin benzer özellikleri de oldukça fazladır. Her ikisi de değişim arzusundadır. Var olan düzenin değişimine, farklı şekillerde hizmet ederler. Bu ikisi bir araya geldiğinde, değişim ve dönüşüm zamanı gelmiş demektir. Uranüs-Plüton döngüsü kültürel, sosyal ve siyasi huzursuzluk göstergesidir. Bu döngüde kitlesel hareketler ve fiziksel değişimler güçlü bir şekilde devrededir. Böyle dönemlerde radikal siyasi programlar ortaya konulması potansiyeli güçlüdür. Bu döngü geniş ayaklanmaların, yoğun özgürlük hareketlerinin ve radikal kültürel yeniliklerin, tarihin gidişatını etkileyen beklenmedik sarsıntıların işaretçisidir. Uranüs Plüton irtibatları, kontrol altına alınamayan durumları, karşı çıkışları gösterir. Kontrol edilmeye ve bastırılmaya çalışıldıkça, tam tersine daha tepkisel ve kapsamlı biçimde patlak verir. Değişimin baskılanmasının aslında, değişimin daha da durdurulamaz bir güç haline gelmesine sebep olduğu bir gerçektir.

Sistem ve düzenler değişmek zorunda!

Oğlak burcundaki Plüton’u bu dönemde gücünü korumaya çalışan ve başkalarını kontrol etmek isteyenler, Koç burcundaki Uranüs’ü ise baskı ve kontrolcü otoriteden bağımsızlaşmak isteyenler ve kontrol altına alınamayanlar olarak görebiliriz. Otoriteyi kabullenmekte zorlanan Uranüs’ün, asi ve erk tanımaz Koç burcuna geçiş yaptığından bu yana, devletlerin ve otoriteyi temsil eden kişilerin düzenlerini ve sistemlerini korumak adına kontrol etme çabası da artmış durumda. Plüton’un Oğlak burcundaki konumu, gücü ve kontrolü elinde tutma çabasının artmasını da beraberinde getiriyor. Ama artık şunun farkında olunmalıdır: şimdiye kadar geçerli olan sistem ve düzenler artık geçerliliğini yitirmek üzeredir. Uranüs- Plüton arasındaki bu gergin açının etkin olacağı önümüzdeki yakın süreçte, bu açının güçlü enerjisi, gerçekten toplumların, tüm insanların hayrına yönelik hedefleri olan yönetimleri, liderleri ve insanları destekleyecektir. Bunun tam tersine, kendilerine ya da başkalarına hizmet etmeyen birtakım şeyleri bırakmaları gereken, kısıtlayıcı ve yıkıcı tutum içerisindeki bireyler, kuruluşlar, örgütler, hükümetler ise, çökmek üzere son bir kez silkeleniyorlar olacaklar.

Uranüs-Plüton döngüsünün bize evrimimiz aşamasında katacağı çok şey olacaktır kuşkusuz. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler bunların başında geliyor. Bu iki gezegenin döngüleri, kriz ve zorlanmaların yanında, reform niteliğinde gelişmeler ve yenilikleri de beraberinde getirir. Bu stresli dönem, bizim realite anlayışımızın değişmesine büyük katkıda bulunacaktır. Kendimizi yeniden yapılandırabilmemiz için, büyük değişim ve dönüşümlere hazır olmamız gerekecektir. Aksi takdirde zorlukları çok daha derin hissedebiliriz.

Bu dönemde yapabileceğimiz en iyi şey kişisel bütünlüğümüzü, dürüstlüğümüzü ve anlayışımızı kaybetmeden, değişimlere ayak uydurmaya çalışmak, hatta bu değişimlerin oluşmasında yapıcı yönde rol almak olacaktır. Ancak bundan sonra toplumun geri kalanı ve özellikle de çocuklarımız için örnek olacak bir yapıya dönüşebiliriz. Bunu ne kadar çok insan başarabilirse, o kadar ana görüş olarak benimsenecek ve sonunda insanoğlunun kolektif bilincinde radikal bir değişim meydana getirebilecektir. Bu tam anlamıyla bir UYANIŞ zamanıdır!

Öner Döşer