Dünya hamile ve Yeni Çağ’ı doğurmak üzere! Doğum yakınlaştığında her zaman doğum sancısı çekilir. Kasılmalar yaşanır. Zorluklar vardır.İşte şimdi biz de böyle bir süreçten geçmekteyiz. Dünya ve Güneş Sistemimizin kayıtlı insanlık tarihinde daha önce görülmemiş birtakım değişikliklerden geçtiğine dair bir hayli bilimsel göstergemiz var. Tam bir değişimler devri yaşamaktayız. Sanki bütün taşlar yerinden oynamış durumda. Siyasi, ekonomik, dini, bilimsel alanlarda, şimdiye kadar kalıplar olarak gördüğümüz yapıların esnemekte, değişmekte, hatta dönüşmekte olduğunu hayretle izliyoruz.

 Gerçekten hissettiğimiz gibi çok önemli bir sürece doğru mu ilerliyoruz, yoksa bize mi öyle geliyor? Bu yalnızca modern insanın güdüsel olarak hissettiği bir şey değil aslında. Tüm gelenekler, içinde bulunduğumuz zaman dilimine dikkat çekiyorlar. 21 Aralık 2012 tarihini, neredeyse duymayanımız yoktur. Mayalar, bu dönemi takvimlerinin sonu olarak işaretlemişlerdi. Hopi kehanetleri de, bu dönemi işaret ediyordu. İnkalar “Işıltılı İnsan”ın doğuşundan söz ediyorlardı. Dünya üzerindeki birçok mistik geleneğe göre, zihinlerin bağlarından özgürleşmesi, deneyimlemekte olduğumuz içsel uyanışın sadece ilk adımıdır. Bunun ötesinde, zihnin evrensel deneyimlere ve realitenin temelde farklı perspektifleri açılması söz konusu olacaktır. Bazıları bunun, dinlerde ve kehanetlerde bahsedilen kıyamet dönemi olduğunu öne sürerken, bazıları da bu kıyamet kavramını “uyanış” olarak algılıyor ve yeni düzenin kurulacağı dönemin başlangıcı olarak görüyorlar.

Peki Mayalar neden büyük değişimlerin başlangıcını temsil eden tarih olarak 2012’yi seçmişlerdi? Ya da bu tarih özenle seçilmiş bir tarih miydi, yoksa sadece sıradan bir tarih miydi? İşte bu sorular kafamı kurcalamakta iken, 2088 yılında 2012 konusunu astrolojik perspektiften ele alan bir çalışma başlattım. Bunun neticesinde iki adet kitap ortaya çıktı ve konu hakkında pek çok seminer düzenledim. 2012 süreci hakkındaki tüm görüşlerimi birkaç sayfalık yazı içerisine toplamam mümkün değil tabii ama, en azından bir derleme yapacağım.

Mayalar’ın Uzun Sayım Takvimi

Bildiğiniz gibi Mayalar ticaret, sosyal, bilimsel ve dini amaçlar için çok farklı takvimler kullanmışlar. Tarihin neresinde durduklarını anlamak için Uzun Sayım takvimine bakarlardı. Bu uzun dönem takviminin 13 Baktun’luk devrelerinden (5125 yıl) her birinin bitimi, dünya için radikal değişimler ve büyük yenilikler içerirdi. İçinde bulunduğumuz devre, Mayalara göre beşinci ve son devredir ve 13.0.0.0.0 tarihinde son bulacaktır. Bizim takvimimize göre sözü edilen bu tarih, 21 Aralık 2012’ye denk gelmektedir. O gün Güneş kış soltistine (astrolojik olarak 0 derece Oğlak burcu) giriş yaptığında, önceki döngünün bitiminin ardından, yeni döngü başlayacaktır!

Takvimin tam olarak bir kış soltisti ile başlaması bir rastlantı değildir. Binlerce yıl önceden bir kış soltistinin tam gününe işaret edebilmek yılın uzunluğunu tam olarak anlamış olmayı getirir. Uzun sayımın uzunluğunu bilmeleri de yaklaşık 26.000 yıllık büyük yılın uzunluğunu bildiklerini gösterir. Mayalar’ın 2012’yi bilmeleri presesyon döngüsünde nerede olduklarını da bildiklerini gösterir.

Galaktik dizilim denilen hadise, bazen yanlışlıkla Güneş’in, Galaksimizin Merkezi ile aynı hizada olması olarak yorumlanır. Halbuki iki nokta her zaman bir düzlem oluşturur. Böyle düşünüldüğünde Dünya hizalanma için 3. noktayı oluşturur. Doğru olan ifade Galaktik Hizalanma’nın Galaktik Düzlem ile olacak olmasıdır, Galaktik Merkez ile değil! Bu arada, her ne kadar Dünya’dan bakıldığında Güneş’i Galaktik düzlemde görecek isek de, aslında bu bir illüzyondur. Gerçekte Dünya Güneş’in etrafında dönmekte, Güneş bu pozisyonda gözükmektedir.

Galaktik Hizalanma gerçek bir astronomik fenomendir. Bu dünyanın kendi ekseni etrafındaki yavaş yalpalamasından kaynaklanmaktadır. Bu ekinoksların ilerlermesine (presesyon) sebep olur ki, bu fenomenin adıdır. Galaktik Hizalanma, Güneş’in kış gündönümünde Samanyolu Galaksisi’nin parlak kuşağıyla ki, astronomlar buna Galaktik Ekvator derler, hizalanmasıdır. Yani, bu gerçek bir astronomik oluşumdur. 26.000 yılda bir kez olur ve bu 2012 yılı civarında (tekrar) olacaktır. Araştırmacı John Major Jenkins, Presesyon dediğimiz hadise, 72 yılda bir derece kaymaya sebep olduğundan, Galaktik Hizalanma dönemini 1980-2016 yılları arasındaki 36 yıllık sürece yayar. Bunun sebebi, Güneş diskinin görünen büyüklüğünün yarım derece olmasıdır.

21 Aralık 2012’de Gezegenler Bir Hizaya Gelmeyecek!

Bu tarihte gezegenlerin hizalanacağı tamamen yanlış bir bilgi! Böyle bir şey olmayacak. Daha önce bahsettiğim gibi, Galaktik Dizilim hadisesi, Galaktik Düzlem, Güneş ve Dünya arasında yaşanacak olan hizalanma durumudur. Galaksinin Merkezi’ne doğru baktığımızda, Samanyolu’nun en kalın tarafına doğru bakarız ve Galaktik Dizilim hadisesi de uzayın bu kısmıyla, Samanyolu’nun en parlak bölümüyle ilişkilidir. Yıldızlararası tozlar bu bölgeden gelen ışığın bir kısmını engeller ve böylece Samanyolu’nda “karanlık oyuk” adı verilen ilginç bir alan oluşur. Maya’ların mecazi hikayeleri özellikle uzayın bu bölümü üzerinde yoğunlaşır.

Kutsal Ağaç’ta Randevu

Galaktik dizilim olarak tanımlanan astronomik olayda Güneş ile Galaktik Düzlem’in kesişim noktası, Samanyolu’nda Kara Oyuk’un bulunduğu bölge olacaktır. Kara Oyuk (Mayalar buna Kara Yol ya da Xibalba diyorlardı) genişliği yaklaşık 10 derece olan ve Yay-Akrep takımyıldızlarına yakın olan Samanyolu boyunca uzanan, yaklaşık 14 derece genişliğinde olan Ekliptiğin, Yay’ı kestiği bölgeden başlayarak, Kartal Takımyıldızı’na kadar uzanan, Samanyolu’nun merkezinin yakınlarında yoğunlaşan karanlık bir kuşaktır. Ekliptik, Samanyolu’nu İkizler ve Yay takımyıldızları boyunca yaklaşık olarak 60 derece açıyla keser. Mayalar bu bölgeye “Yolların Kavuştuğu Yer” ya da “Kutsal Ağaç” adını vermişlerdi.

Araştırmacı Thomas Razzeto’ya göre Maya’ların takvimlerini 21 Aralık 2012 tarihinde bitirmelerinin merkezinde de, Karanlık Oyuk’taki Kutsal Ağaç olarak tanımlanan bölgede Güneş’in kutsal üçlü yeniden doğumu yatıyor. Bu üç yeniden doğum günlük yeniden doğum, yıllık yeniden doğum ve galaktik yeniden doğumdur. Dünya günde bir kere kendi ekseni etrafında döner, Güneş’in etrafında yılda tam bir tur atacak şekilde döner ve ekseni boyunca yavaşça yalpalanır – eksenin dönüşü 26 000 yılda tamamlanır. İşte bu üç hareket birleşerek “Güneş’in kutsal üçlü yeniden doğumu” denilen şeyi gerçekleştirir.

21 Aralık 2012’de Gökyüzü

21 Aralık 2012 tarihinde gökyüzüne Mayalar’ın bölgesinden, Uzun Sayım Takvimi’nin doğduğu yer olan İzapa vadisinden bakıldığında, Güneş’in Soltist noktasına ulaşmasından önce doğacak gezegenlerden ilki Venüs olacaktır. Kişisel kanımca, Mayalar’ın 2012’yi neden seçtiği konusunda Venüs’ün Güneş’ten önce doğuyor olması önemli bir işarettir. Venüs, adeta yeniden doğuma tanıklık etmek için oradadır. Güneş’ten önce doğacak bir diğer gezegen olan Merkür, o gün Mayalar’ın Kutsal Ağaç olarak tanımladıkları alanda yer alacak ikinci gezegen olacak. Artık daha uzun günlere doğmak üzere Soltist noktasına varmış olacak Güneş, sabah 06:29’da doğacak ve kutsal ağaçtaki en önemli obje olacak. Çıplak gözle görülmeyen Plüton ve son olarak da Mayalar’ın merakla döngülerini takip ettiği bir diğer gezegen olan Mars doğacak ve Kutsal Ağaç’taki son obje olacak.

Burada çok önemli bir noktanın altını çizmek istiyorum. Güneş, kendisinden yaklaşık 103 dakika önce doğacak Venüs’le, kendisinden 115 dakika sonra doğacak Mars’ın neredeyse orta noktasına yakın olacak. Kanımca bu Mayalar için çok önemli bir işaretti. Astroloji’de Venüs dişil, Mars eril enerjiyi temsil eder. Bu iki gökcisminin Güneş etrafındaki dengeli dizilimi, eril-dişil enerjilerin dengeye gelmesini ifade etmektedir. Bu, Maya büyüklerinin verdiği bilgilerle de örtüşmektedir. Guatemela’lı Maya Büyükleri’ne göre Beşinci Güneş Çağı bilgelik, uyum, barış, sevgi, bilinçlilik ve doğal düzenin geri dönüşü Çağı olacaktır. Bu, korkulduğu gibi Dünya’nın sonu olmayacaktır. Beşinci Güneş Çağ’da, daha önceki dört çağda hiç olmadığı gibi, dişil ve eril enerjiler kaynaşacak, polariteler ortadan kalkacak, uyum gelecek, birinin diğeri üzerindeki hiyerarşisi ortadan kalkacak, her iki enerji de birbirini dengeleyecektir. Maya büyüklerine göre Galaktik Dizilim hadisesi Kozmik Ana ile Kozmik Baba’nın kutsal evliliğidir. Kozmik orantıların yeniden doğuşu, yeni bir dünya döngüsünün başlangıcıdır.

21 Aralık 2012 tarihindeki gökyüzü konumlarını anlatmaya devam edelim. O sabah 10:05’te Güneş’in merkezi tam galaktik ekvatorda olacak ve 2012 araştırmacılarının bahsettiği Galaktik Hizalanma gerçekleşmiş olacak! Öğleden sonra 16.30’da ise Güneş, Maya doğum kanalının tam ortasında olacak. Bu adeta Güneş’in doğum kanalından dünyaya gelişini sembolize etmektedir. Araştırmacı Thomas Razzeto’ya göre Güneş’in bu pozisyonu, Mayalar’ın tam bu günü seçmesinin esas nedeni. Kış soltistiyle aynı günde Güneş doğum kanalında olacak. Bu hem Güneş’in üçlü doğumuna, hem de kutsal ağaçta Venüs’ün başı çektiği dört gezegenin ortasında olacak. İşte Razzeto’ya göre Mayalar, bu kombinasyon nedeniyle bu günü seçti!

Böylelikle, Mayalar’ın bakış açısı ile 21 Aralık 2012’nin herhangi bir kış soltistinden çok daha anlamlı olduğunu görüyoruz; tüm büyük yılın, yani tamamlamakta olduğumuz Büyük Döngü’nün kış soltistleri arasında en önemlisi…

Maya Büyükleri: 21 Aralık 2012 Yeni Başlangıç!

Maya büyüklerine göre 21 Aralık 2012 tarihi transformasyon ve yeniden doğuşu anlatmaktadır. Maya Öğretmeni ve araştırmacısı Carlos Barrios’a göre 2012’de dünya sona ermeyecek. Bu tarih bir son değil, bir başlangıç ve bu tarihte yalnızca transformasyon yaşanacak. Araştırmacı ve yazar John Major Jenkins’e göre Popol Vuh’ta da aynı şey söylenmedir. JMJ’e göre bu korkutucu saçmalıklar bilgileri günümüze dek ulaştıran bilge Maya büyüklerini kızdırmaktadır. 2012 çoğu ruhsallığı reddetmiş teknoloji insanının yeniden ruhsal kaynaklara dönme, dönüşüm ve yenilenme zamanı!

Mayalar’ın inanışlarına göre, döngü sonları her zaman dönüşüm ve yenilenme ile ilgilidir. Bu, Maya rahiplerinin bugün dahi döngü sonlarında yaptıkları ritüellerde açıkça görülen bir şey sunmak, bir kurban vermek, özveride ve fedakarlıkta bulunmakla alakalıdır. Bu, eski döngüye ait kazanımların anlamlı bir şekilde dönüştürülerek yeni döngüde kullanılmasıdır.

John Major Jenkins şöyle diyor: “Benim çalışmalarımdan ortaya çıkardığım bilgilere göre Mayalar, kesin olarak 2000 yıl önce bu hizalanmanın ne zaman olacağını öngörebilmişlerdir. Bu çok etkileyici bir başarıdır. Bu teleskop kullanmadan sadece kadim Yunan astronomlarının yaptığı gibi hesaplama ile elde edilmiştir. Bütün bu galaktik hizalanma durumuyla ilgili şok edici şey, hizalanmayı içeren Güneş, Samanyolu Galaksisi ve Kara Yarık olarak isimlendirilen Galaksi boyunca uzanan tuhaf astronomik oluşumdur. Samanyolu Galaksisi’ndeki Kara Yarık. Mayalar Kara Yarık’ı yeraltına giden yol olarak tasavvur etmişler. Aynı zamanda gökyüzünde bir doğum yeri olarak da düşünmüşler ve bu yer çıplak gözle de fark edilebilmiş. Yani, gerçekten kısaca özetlersek, Mayaların, döngü sonu olan 2012 tarihini bu nadir galaktik hizalanmayla örtüştürmeyi kastettikleri çok açık.”

2012’nin Maya takviminin sonu olduğu söyleniyor. Bu yanlış! 2012 takvimin sonu değil, bir döngünün sonudur. 13 baktunluk (5125 yıl) bir döngü tamamlanmaktadır ve 13 baktunluk (5126 yıl) yeni bir döngü gelecektir. Mayalar geleneksel olarak bu döngü sonunu bir yenilenme zamanı, bir çeşit yön değiştirme (sıçrama) olarak anlıyorlar.

Döngünün sonundaki dönüşüm ve yenilenmenin hangi dereceye kadar başarılı olacağı kurban/feda etmek (ödün vermek, vazgeçmek, terk etmek, sadeleşmek) konusunu ne kadar iyi başaracağımıza bağlıdır. Başarılı bir dönüşüm ve yenilenme en iyi feda etmekle gerçekleştirilir. Ruhsal gelişime yönelik bir prensip olarak feda etme, dünyanın tüm geniş dinsel inanışlarında, kişiyi daha yüksek ruhsal bir vizyona, dünya görüşüne açan anahtardır. Kiron Neptün Balık burcuna geçişi ve Neptün’ün Balık burcuna geçmek üzere oluşu da bunu hazırlamaktadır.

Döngünün sonunda yozlaşma, bozulma devreye girer. 2012 ile ilgili Mayaların esas görüşü budur. Mayaların 2012 kehaneti diyebileceğimiz şey. Bunu yaratılış mitolojisinde buluyor, çıkarım yapabiliyoruz. Yani, Maya görüşü devre sonlarında yozlaşmanın yayıldığıdır. Sonrasında temel şartlara geri dönmek için yenilenme ve onarım ihtiyacı vardır.

2012 Yılının Önemli İşaretleri

Bir 2012 araştırmacısı olarak Neden 2012? sorusunun yanıtını ararken vardığım bazı noktaları paylaşmak istiyorum. 2012 yılında gerçekleşecek önemli gökyüzü olaylarını ele aldığımda, gerek astronomik, gerekse astrolojik olarak önemli bir yılda bulunacağımızı söyleyebilirim. 20 Mayıs 2012 tarihinde Pleiades yıldızları ile kavuşum yapan bir Güneş tutulması gerçekleşecek. 6 Haziran 2012 tarihinde Venüs gezegeni Güneş diskinin önünden yakın geçiş yapacak. 21 Aralık 2012 tarihinde Galaktik Dizilim gerçekleşecek. Astrolojik olarak bakıldığında, bunların hepsi de önemli zamanlar. 3 Şubat 2012 tarihinde Neptün Balık burcuna giriş yapacak ki Neptün’ün Balık burcuna giriş yapacak olması, Maya büyüklerinin bize bu geçiş süreciyle ilgili verdikleri bilgilerle örtüşmektedir. Bu, Maya rahiplerinin bugün dahi döngü sonlarında yaptıkları ritüellerde açıkça görülen bir şey sunmak, bir kurban vermek, özveride ve fedakarlıkta bulunmakla ve manevi değerlere dönüş yapmakla ilişkilendirilebilir. 24 Haziran 2012 tarihinde Uranüs-Plüton arasındaki dik açı kesinleşecek. Bu durum, 2015 yılı ilkbahar aylarına kadar tam yedi kez tekrarlanacak. Bu ikilinin dik açısı, gerek bu geçiş sürecine eşlik edecek etkin doğal afetlere ve gerekse insan bilincinde giderek hızlanacak değişim ve dönüşümlere işaret etmektedir. Öte yandan, Güneş aktivitelerinin doruğa ulaşacağı Güneş Maksimumu döneminin 2012 yılı sonları ve 2013 yılı başlarına denk geliyor olması da tesadüfi gözükmemektedir. Şimdi sırasıyla bu gökyüzü olaylarını ele alalım:

Venüs Faktörü

Venüs sadece Mayalar için değil, diğer Mezoamerikan kültürler için de önemli bir astronomik cisimdir. Zamanlama konusunda bir rehber olarak görülmüştür. Döngülerine değer verilmiş ve takvimde belirleyici bir faktör olarak kullanılmıştır. Ama Venüs Maya kozmolojisinde merkezindedir. Mayalar Venüs’e Noh Ek = Büyük Yıldız demişlerdi. Uzun Döngü olarak adlandırılan takvimleri de, günümüz arkeologları tarafından, MÖ 11 Ağustos 3114’e denk gelen tarihe denk düşen “Venüs’ün Doğumu” olarak ifade ettikleri zamanda başlamıştır. Mayalar bu Uzun Döngü’nün 2012’deki Venüs geçişi sonrasında sona ereceğini düşünmüşlerdir. Yani Venüs geçişini, belirleyici bir işaret olarak görüyorlardı. 21. yüzyılda ilk Venüs geçişi, 8 Haziran 2004’te yaşandı. O tarihten bu yana, doğa olaylarında artışlar, politik ve ekonomik değişimler de hızlanmış durumda. Bilgi akışı ve teknolojik gelişmeler de aynı şekilde. Bu iki geçiş arasındaki dönemin, insanlığın yeni bir çağa hazırlandığı “geçiş” dönemi olduğu söylenmektedir. 2012 yılında yaşanacak olan Venüs geçişi, yeniçağa geç döneminin bir nevi öncü işareti olarak görülmektedir.

Venüs 6 Haziran 2012’de, görünür bir şekilde Güneş diskinin önünden geçecek. İkili Venüs geçişlerinin alışılmamış bir ritmi vardır, 8 yılda bir ve 105 ya da 122 yılda bir tekrarlar ve Mayalar’ın bunu izleyen bir takvimi de vardır (Yani: 8, 105, 8 122, 8, 105, 8, 122 ve böyle gider.) 2012’deki Venüs geçişi ve Uzun Sayım takviminin yeniden başlamasının arasında bir bağlantı olduğuna katılıyorum.

1518-1526, 1631-1639, 1761-1769, 1874-1882 yıllarındaki ikili Venüs geçişlerinde yaşanan önemli gelişmeleri maddeler halinde sıralayarak, Venüs geçişinin nasıl sonuçlar orta çıkarttığı hakkında genel bir fikir edinebiliriz:

  • Bilimsel gelişmeler, yayıncılıkta, iletişimde ve bilgi alışverişlerinde ilerlemeler
  • Doğal felaketler, hava koşullarında, ısıda değişimler
  • Huzursuzluklar, ayaklanmalar, savaşlar
  • İnançlarda reform, yeni düşüncelerin ortaya çıkması
  • Ekonomik çalkantılar
  • Paranormal olaylar

Güneş-Ülker-Zenith Birleşmesi (20 Mayıs 2012)

Eski Maya uygarlığında astrologlar takvimlerinde Venüs ile Pleiades yıldızlarının kavuşumunu baz olarak kullanmışlardır. Venüs’ün Pleiades’e en son yakınlaşması 2004’te gerçekleşti. Bir sonraki ise 2012’de gerçekleşecek ve bu kez merkezdeki yıldızlar olan Alcyone ve Maia’ya daha yakın olacak.

Maya takviminin, Venüs’ün Pleiades yıldızları arasından geçişi ile aynı yıl olan 2012 yılında sona eriyor olması ilginçtir. 20 Mayıs 2012’de Pleiades yıldızları ile kavuşum yapan bir Güneş tutulması gerçekleşecek. Bu, Güneş, Ay, Dünya ve Pleiades yıldızları arasında yakın zamanda eşi görülmemiş bir dizilim olacak.

Mayalar için Pleiades diğer bütün takımyıldızlara, hatta Sirius’a nazaran daha fazla önem taşımaktaydı. Bu yıldız grubunun gökyüzünün tepe noktasından (Zenith) geçişi, Tzolkin ile Haab’ın son günlerinin çakıştığı 52 yıllık dönemin sonunda yaşandığı için de fazlasıyla önemsenirdi. Mayalar 52 yılda bir bu takımyıldızın Güney meridyene ulaştığı zamanları dikkatle izliyorlardı. 52 yıllık döngünün son gününde Dünya’nın sonunun geleceğinden, Güneş’in bir daha hiç doğmayacağından korkuyorlardı. Pleiades döngüsünü tamamlayıp Zenith noktasında belirdiğinde, bunu şölenlerle kutluyorlardı.

Güneş Ülker (Pleiades) birleşmesi Mayalarca çok önemsenmiştir. Bir Maya kenti olan İzapa’daki astronomik yapılar da, bu gizemli buluşmanın binlerce yıl önce hesaplanmış işaretleridir. Ünlü Kukulkan piramidinin tepesindeki şekil, Güneş–Ülker–Zenith buluşmasına işaret etmektedir. 20 Mayıs 2000 günü öğle saatlerinde oluşan astronomik dizilim, yüzyıllar evvel Mayalarca, en önemli tanrıları için yapılan piramidin tepesinde simgesel olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmacı John Major Jenkins, Chicken Itza’daki Kukulkan piramidinin, bir Dünya Çağı ya da zamanı takvimi olduğunu ve presesyonun Büyük Döngüsündeki benzersiz hizalanmaları işaret etmekte olduğunu söyler. Meksika’nın güneyinde, İzapa’nın bulunduğu paralel üzerinde Güneş – Pleiades buluşması, presesyon etkisinden bağımsız olarak her yıl, ilkbahar ekinoksundan 61 gün sonra gerçekleşir. Günümüzde bu tarih, Güneş’in Boğa Burcu’na girdiği 20 Mayıs tarihine denk gelmektedir. 20 Mayıs 2012’de aynı astronomik konum yine yaşanacak. Fakat bu kez çok dikkat çekici bir şey daha gerçekleşecek. Güneş–Pleiades–Zenith birleşimi başladığında, bir de Güneş tutulması gerçekleşecek! Venüs geçişinin de bu tarihten yalnızca 17 gün sonra gerçekleşecek olması bir tesadüf olabilir mi?

Güneş Maksimumu ve 2012 Bağlantısı

Son yaşadığımız doğal afetler bize Güneş-Dünya arasındaki bağlantı ve Güneş aktivitelerinin Dünya üzerindeki etkileri hakkında daha derin düşünmemiz gerektiğini hatırlatır gibi bir mesajdı. Güneş aktivitelerinin maksimuma ulaşacağı bir sürece giriş yapmış bulunuyoruz. Büyük Uyanış 2012 kitabımda altını çizdiğim gibi, 2012 sürecinde yaşanacaklar her ne ise, Güneş’in bunda majör rol oynayacağını düşünüyorum. Mayalar ve Hopiler gibi daha eski kültürler, Güneş’teki değişimlerin her şeyi etkilediğinin farkındaydılar ve bu konuda dikkate değer bir kavrayış geliştirmişlerdi. Mayalar’ın 2012 kehaneti Güneş Lekeleri Döngüsü’yle ve Venüs Döngüsü’yle bağlantılı gözüküyor. 6 Haziran 2012’de Venüs’ün bu yüzyıldaki ikinci geçişini yaşayacağız. Bu tarih civarında Güneş aktivitelerinin de maksimumda olacağını biliyoruz.

İçinde bulunduğumuz Güneş Döngüsü 24’ün, bir önceki Güneş döngüsünden (Güneş Döngüsü 23) %50 daha etkin olacağı tahmin edilen bu dönemin, Mayaların “Uzun Sayım” takviminin bitiş tarihi ile örtüşmesi hiç de tesadüf gözükmüyor. Bu döneme denk gelen gezegen döngüleri ve geometrik açıları, doğal afetlerin artacağı bir süreçte olduğumuzu gösteriyor. Bu konuda 2010-2015 yılları arasının en kritik süreç olduğunu kitaplarımda ve seminerlerimde belirttim. Gelişmeler de bu tahminlerimin doğruluğunu gösteriyor. Bu yüzden Güneş’teki aktiviteleri yakından takip ediyorum ve gezegenlerin Güneşmerkezli dizilimlerine dayanarak Yer manyetik alanında ortaya çıkacak türbülansları tahmin etmeye çalışıyorum. Güneş’teki değişimlerin, doğa hareketleri ve insan hareketleri (ekonomi, tarım, savaşlar) üzerindeki etkilerinin doruğa varacağı bu süreçle ilgili yeni bir kitap hazırlığım var. 2011 sonbaharında yayınlanacak kitabımın adı MAKSİMUM olacak.

Astroloji’de Güneş yaratıcılığın yanı sıra aydınlanmanın, bilinç ve irade gücünün, farkındalığın temsilcisidir. Güneş aktiviteleri aslında, insanlığın şu anda idrak edemediği üst boyutlara geçmesine yardım edebilecek yararlı ve yaratıcı şanslar sunabilecek enerji akımı oluşturur. Bu yüzden Güneş aktivitelerinin artacağı bu dönemi, bilinçte bir nevi kuantum sıçraması yaratacak bir fırsat, geçiş zamanı olarak da görmelidir.

Güneş fırtınaları bilgisayarları etkiliyorsa, insan zihninin çalışmasını ve sonuçta insan davranışını da etkilemeliydi. Üstelik beyinlerimiz elektronik aletlerden çok daha hassastır. Son yıllarda satelitlerin elektronik aletlerini ve iletişim sistemini bozucu etkileri yaygın bir şekilde bildirilmektedir. Ama canlı varlıkların davranışlarına, özellikle de insan zihninin üzerine olan etkileri ciddi anlamda incelenmemiştir. İnsanoğlu çok karışık bir elektrik makinedir, tüm düşünceleri ve davranışları milyarlarca beyin hücresinin iletişiminden oluşur ve güneş fırtınaları tarafından etkilenmemesi imkansızdır.

Araştırmalara göre Güneş rüzgarları merkezi sinir sistemini, tüm beyin aktivitelerini, insan davranışını ve tüm zihinsel-duygusal-fiziksel tepkilerini etkilemektedir. Yakın zamanda yapılan ve New Scientist’te yayınlanan bir çalışmada Güneş fırtınaları ve insandaki biyolojik etkiler arasında direk bir bağlantı gösterilmiştir. Güneş aktivitelerinden sadece Dünya manyetik alanı değil, insan manyetik alanı da etkilenmektedir. Güneş rüzgarları sinirli, evhamlı, endişeli, gergin, yorgun olmamıza, kısa dönem hafıza problemlerine ve çarpıntılara, bulantı hissetmemize, baş dönmelerine, uzun süreli baş ağrılarına ve başta basınç hissetmemize neden olabilir. Güneş aktivitelerinin yoğun olduğu dönemlerde kalp rahatsızlıklarının, psikoz nöbetlerinin, suç oranlarının artış gösterdiğine yönelik araştırmalar da mevcuttur.

Güneş rüzgarları ve foton dalgalarının hücresel düzeyde güçlü fiziksel etkiler yaparak hücresel hafızanın uyanmasını ve temizlenmesini sağlarlar ve böylece fiziksel gerçekliğimizin yapısını değiştirdiği de söylenmektedir. Araştırmacılara göre Güneş rüzgarları, galaktik enerji patlamaları bu hipnotize eden elektronik frekansları geçerek DNA kodunun bazı yönlerini aktive eder. Bu evrensel enerji itişleri insanlık için uyandırma alarmı gibidir.

Bazı bilim adamları 2012 sürecinde etkin güneş aktivitelerinin yeni bir çağa kapı açacağını iddia etmektedirler. Örneğin Dr. Broers insanların güneş aktivitesiyle ve içine gireceğimiz elektrostatik alan yoğunluğundaki artışla tetiklenecek kolektif uyanışı yaşayabileceğini söylemektedir.

Neptün Balık Burcunda-3 Şubat 2012 (Manevi Değerlere Dönüş)

4 Nisan 2011’de Balık burcuna ilk girişini yapacak Neptün 3 Şubat 2012’de artık uzun bir süreliğine Balık burcuna tamamen giriş yapacak ve bu burçta 30 Mart 2025 tarihine kadar sürekli olarak kalacak. Bu şartlarda, kritik 2012 sürecinde Balık burcunda hareket edecek olan Neptün’ü yakın plana almamız isabetli olacaktır. Zira bu yıllara damgasını vuracak olan önemli bir gezegendir Neptün. Ortaya çıkaracağı çok etkinin yanı sıra, manevi ve insani değerleri hayatımıza daha fazla taşıyacağını düşünmek için haklı nedenlerimiz var. Neptün’ün Balık burcunda hareket edecek olması, Maya büyüklerinin bize sadeleşmemizi, egomuzu aşmamızı, özveride bulunmamızı, birlik ve bütünlük ilkesine yönelmemiz ve manevi değerlerimize dönüş yapmamızı hatırlatmasıyla örtüşmektedir.

Astroloji’de Neptün, iyi ile kötü, insanlarla insanüstü güçler arasındaki orta noktadır. Arındırma, maddecilikten uzaklaştırma, kalıpları ve formları çözerek aştırma, esnekleştirme özelliği taşır. Çift yönlü bir karakteri vardır; bir taraftan kaosu ifade ederken diğer taraftan da ruhsal anlayışı temsil eder. Sezgileri ve telepatiyi, bu sayede başkalarının ihtiyaçlarını hissedebilme yeteneğini arttırır. Maddi paylaşımlardan öte, manevi paylaşımlar ve bir olma, bütünleşmeye meyillidir. Neptün’ün getirdiği farkındalık, bize manevi değerlerimiz, ideallerimiz, inandıklarımız uğruna kendimizi adama yeteneği verir. Kendinden azaltıp, başkalarına vermek, paylaşmak gibi değerleri ön plana çıkartır. Neptün, maddiyatla değil, maneviyatla beslenir. Etkisi, paylaştıkça büyür…

Neptün ideallerin gezegenidir. İnsanoğlunu kolektife açan, toplum için fedakarca davranışları ve idealistçe yaklaşımları ön plana çıkaran yönüyle bilinir. Neptün’de, insancıl temaların ağır bastığı, kötülüklerden ve maddecilikten arınmayı ve diğer insanlarla empati kurmayı teşvik eder bir yön vardır. Yaratıcı esinleri arttıran, yüksek hayal gücü veren yönlerinin yanı sıra, barış içerisinde ve manen yücelmiş bir toplum hayal eder. Alçak gönüllülüğü ve vericiliği över. Kişisel egonun, benmerkezciliğin karşısındadır ve toplumsal bütünleşmeden yanadır. Yapıcıdır ve sevgiyi ön planda tutar. Bu sevgi, hem kişisel ve toplumsal, hem de bunların çok ötesindedir. Engin, ucu bucağı olmayan, ilahi olanla kucaklaştıran, evrensel sevgidir. Benliğin sınırlarını aşmak, evrenle “bir” olmak arzusunu temsil eder. Bütünün hayrına, kendinden özveride bulunmakla ilişkilendirilir.

Uranüs-Plüton Dik Açısı (Haziran-Eylül 2012)

2012 yılındaki değişimlere eşlik eden Uranüs-Plüton karesi, 24 Haziran 2012’de kesinleşiyor. Bu ilk kare esnasında Plüton’un Facies sabit yıldızıyla birleşiyor olması, şiddet ve acımasızlık göstergesidir. Gökyüzündeki en zorlu ve şiddete yönelik sabit yıldızlardan biri olarak nitelendirilen Facies’in, Plüton gibi sert karakterde ve kitlesel travmalar yaratacak bir gezegenle birleşiyor olmasını, oldukça tehlikeli bulduğumun altını çizmek istiyorum. Facies savaşın karanlık gölgesini temsil eder. Başkalarına ne olacağını dikkate almadan harekete geçme ve şartları zorlamayla ilgilidir. Bu sert etkileşim, diktatör liderler ortaya çıkartabilir. Çok sayıda insanın hayatını yitireceği saldırılar, katliamlarla karşılaşılabilir. Aslında Plüton Facies kavuşumunun sert etkileri, bu tarihten biraz daha öncesinden, 2011 yılından itibaren kendini açıkça gösteriyor olacak. Uranüs ve Plüton, 19 Eylül 2012’de, ikinci kez tam kare açıya gelecekler. Böylece bu karenin keskin etkileri, giderek daha da artacağa benziyor. Bu dönemde doğal felaketlerin artacağını düşünmek yanlış olmaz. Sert fırtına ve kasırgalar, volkanik patlamalar, depremler gibi afetler, insanların ölümlerine sebep olacak büyük şimşek çakmaları, nükleer patlamalar, facia niteliğinde büyük kazalar da bu iki gezegenin sert açılarının ortaya çıkarabileceği sonuçlardandır. 24 Haziran’dan başlayan ve 19 Eylül 2012 civarında iyice etkinleşecek bu dönemde güneş aktiviteleri güneş aktiviteleri çok artabilir, yer manyetik alanında önemli türbülanslar yaşanabilir.

Uranüs’ün 12 Mart 2011 tarihinde Koç burcuna geçiş yapmasıyla birlikte, Oğlak burcunda hareket etmekte olan Plüton ile dik açısı burç bazında etkin olmaya başladı. Japonya’da yaşanan yıkıcı depremin ardından insanlığın burun buruna kaldığı büyük bir tehlikenin nükleer radyasyon olduğu görüldü. Uranüs ve Plüton nükleer enerjinin ve radyasyonun temsilcileridir. Kişisel kanımca, önümüzdeki dönemde insanoğlunun başına dert açacak en büyük sorunlardan biri de nükleer radyasyon, nükleer sızıntılar, nükleer patlamalar olacaktır. Bu bağlamda mutlaka önlemci olunmalıdır!

2011-2018 yılları arasında Koç burcunda hareket edecek olan Uranüs, kolektif bilinçte önemli sıçramalara sebep olacaktır. Uranüs’ün her türlü yeniliğe açık ve icatçı doğası, olayları yeni bakış açısıyla görme yeteneği, yeni şeyler keşfetme peşinde olmayı ve bu uğurda cesur girişimler yapmayı temsil eden Koç burcunda maksimum performansla kullanılma şansı bulacaktır. 2012 sürecinde Koç burcunda hareket edecek olan Uranüs, başlamakta olan bu yeni döngüde, dünyayı yeniden düzenlemek için farklı bir enerji sistemine sahip olacağımızı ve yeni bir farkındalık seviyesine ulaşacağımıza işaret etmektedir.

Sadece Tek Bir Gün Değil!

21 Aralık 2012’de, Güneş’in Oğlak burcuna giriş anına yönelik astroloji haritasında, doğal afetler ve muhtemel savaşlar gibi risklerin yanı sıra, insanoğlunu bilinç değişimi, ruhsal aydınlanma ve uyanışa yöneltmek için uygun gezegen konumları ve açı kalıpları bulunuyor. Bu yüzden bu haritayı çok özel bulduğumu söylemeliyim. Haritada, en çok dikkat çeken konfigürasyonlardan biri Yod açı kalıbıdır. Bu da bu haritanın spiritüel yanını vurgular. “Tanrı’nın Parmağı” olarak da bilinen Yod denilince ilk akla gelen şey “Kadersel” temalardır. Yod, özel bir alın yazgısını gösterir. Seçim yapmanın zor olduğu bir durumda kalındığını, çok önemli bir yol ayrımına gelindiğini, kıstırılmış olmayı gösterir. Yod’un odak noktasında duran gezegen “Tanrı’nın parmağı” olarak adlandırılır. Bu gezegen Astroloji’de inançlarımızın ve hayata bakışımızın temsilci gezegeni Jüpiter’dir ve haritada İkizler burcunda bulunmaktadır. Bu şartlarda en büyük baskı hayata bakışımız, inançlarımız ve bilgi kaynaklarımız üzerinde olacaktır. Bu zorlayıcı açı kalıbının çıkış noktasında bulunan ve haritadaki açı kalıbını BOOMERANG açı kalıbına çeviren Venüs gezegeni, stres ve gerginliklerin çözümü hakkında bilgi sunmaktadır. 2012 stresinin çözümü Venüs ile temsil edilen SEVGİ’dir. Ayrıca, haritada aydınlanma ve uyanma gibi kavramlarla ilişkilendirilen Büyük Uyandırıcı olarak tanımladığım Uranüs gezegeni, Satürn-Neptün-Plüton ve Güneş’in orta noktasındadır. Uranüs Kova burcunun yöneticisidir ve Kova Çağı’na geçişte başrol oynamaktadır.

21 Aralık 2012 tarihini çok önemli bir psikolojik etken olarak da görmekle birlikte, Mayalarla ilgili sözlü, yazılı ve ortaya çıkarılmış tarih ışığında onların 2012 süreci ile tek bir günü değil, bu tarih çevresindeki geniş bir süreyi kast ettiklerini düşünüyorum. Çoğu astronom 1998/99 kış soltistinde güneş ve galaktik ekvator arasında çok yakın bir kavuşum yaşandığını belirttiğini bildirmektedirler. Güneşin eninin yarım derece olması nedeni ile ekvator çevresindeki tüm güneş diskini kat etmesi toplam 36 yıl alacaktır.

Bu da bize orta noktası 1998-99 yılları olan 1980-2016 yılları arasındaki sürenin önemli olabileceğini gösterir. Bu tarih aralığının son fazına gelmekteyiz ve yukarıda da belirttiğimiz gibi, 2010-2016 yılları arasındaki tarihlerin çok önem taşımakta olduğu, bu dönemde etkin olacak gezegen geçişlerinden ve kombinasyonlarından da anlaşılmaktadır…

2012’de Dünya Sona Ermeyecek!

21 Aralık 2012 tarihinde Dünya’nın sona ereceğini düşünmüyorum. Etkin ve çok sayıda doğal afetler değişimin önemli bir parçası. Ama asıl değişim, bütün bunları değerlendirecek insan bilincinde olacak.

Birçok insan, gezegenimizde yaşanacak büyük değişimler ve kitlelerin imhası ile 2012 yılında dünyanın sonunun geleceğine inanıyor. Bizler, dinsel öğretilerden bu” “Kıyamet” günü olarak öğrendik. Her şeyin doğrusunu Allah bilir pek tabii ki, ama bu anlamdaki bir senaryoyla karşı karşıya olduğumuzu hiç sanmıyorum. Ama, burada “Kıyamet” kelimesini bazılarının dediği gibi “Uyanış” anlamında kullanıyorsak, buna katılabilirim. 2012 yılı ile ilgili kehanetlerin asıl anlamı, insanlığın evrim sürecinde, büyük bir “Uyanış” yani sıçrayış göstereceğidir.

İster inansın, ister inanmasın, dünya üzerinde pek çok kişinin merakla beklediği bu tarih, insanlığın evriminde çok önemli bir geçişe olanak verebilir. Bu her birimiz için daha büyük bir bütünün parçası olma şansını sunan ve gezegenimizin gelişim sürecinde yeni bir “çıkış kapısı” açan bir fırsat olabilir. Neden olmasın? Eğer bir dönemin sonundaysak, büyüme, gelişme, daha derin bir anlayış ve vizyon dahilinde bir dönüşüm yaşama fırsatına sahip olduğumuzu bilmeliyiz. Bu kadar çok insanın bilinçli bir şekilde zihnini olumlu gelişmelere odakladığını düşünsenize! Bu tarihten korkup endişelenmek yerine, tam tersine onu kullanabiliriz. Dünyaya birbirimizin gözlerinden bakmamızın ve hep birlikte uyumlu bir ütopya yaratmanın tam zamanıdır!

Evet, oldukça zorlu zamanlardan geçmekteyiz. Evet, güneş aktivitelerinin de etkin olacağı beklenen bu zorlu süreçte büyük çaplı doğal felaketlerle, finansal depresyonlarla, siyasi çalkantılarla karşı karşıya kalabiliriz. Ama eğer insanoğlu bilincini doğru odaklar, gerçekte kim olduğunun ve yaşamını yönlendirme konusunda üzerine düşen sorumluluğun farkına varır, kendinde ve çevresinde gerekli düzeltmeleri yaparsa, gökyüzünde gezegenlerin sert açısal dizilimlerde bulunması neticesinde kriz yaratacak olaylar yaşanılması riski kaçınılmaz olmaktan çıkabilir. Eğer insanlar bir an önce yanlış yönde olduklarını fark eder ve daha iyi yönde değişim gösterirlerse, dünya da bunu takip edecektir. Belki de bu süreçte sorumluluğumuzun farkına varırsak, bilinçli bir şekilde bir şeyleri değiştirmeye çalışırsak, bu değişim dünyanın enerji matrisi üzerinde olumsuz etkileri azaltabilir, hatta olumlu etkiler yaratabiliriz. Modern astrolojide çok güzel bir betimleme vardır: “Karakterimiz kaderimizdir. Karakterimizi değiştirebilirsek, kaderimizi değiştirebiliriz.” Bilinçli düşüncelerimizle etrafımızdaki ve içimizdeki dünyayı etkileme gücümüzü arttırabilme kapasitesine sahibiz. Şunu unutmayalım: Biz değişmezsek, hiç birşey değişmeyecek!”.

Bir Amaç İçin Bir Araya Gelme

Araştırmacı Astrolog Bruce Scofield’e göre Mayalar 21 Aralık 2012’de gireceğimiz periyodu “Bir amaç için bir araya gelme dönemi” olarak nitelendirmişlerdir. Belki de 2012 yılında, kültürler ve görüşler arası ayrılıklar nedeniyle, birbiriyle rekabet ve çatışma içerisinde olan insanoğlunun, yaşamsal bir amaç için bir araya getirecek odak noktasında, yıkıcı ve sert etkilerle ortaya çıkacak olaylar yatıyordur. “Dünyanın Durduğu Gün” filminde sık vurgulandığı gibi, insanlık uçurumun kıyısına gelmedikçe değişmeye gönüllü olmamaktadır. 2012-2016 geçişinde etkin olacak Uranüs-Plüton karesi, bizi uçurumun kıyısında dolaştıracak olaylar yaşayacağımız, riskli zamanlarda olacağımızı gösteriyor. Bu, halihazırda yaşamakta olduğumuz doğal felaketleri de kapsamaktadır.

Bu insanoğlunun tekamül sürecinin bir parçasıdır. Dünya üzerinde gerçekleşen birtakım doğa olayları ve değişimler, gezegenimizin yaratılışından bu yana devam etmektedir. Bu geçiş döneminde de, yıkıcı doğa olayları yaşanacaktır. Sosyal kaos ve savaşlar da, bu değişim ve geçiş döneminin ortaya çıkaracağı etkenlerdir. Alıştığımız düzenimizde ekonomik ve fiziksel değişimler oluşması şüphesiz bizleri zorlayacaktır. Bu değişimler, değişimlerin ne kadar sert veya ılımlı yaşanacağı, bizim eylemlerimiz ve yaklaşımlarımızla da ilgilidir.

Değişimin tamamlanması için fedakarlıklar yapmamız gerekecektir. Materyalist düzenin değişmesi gerektiği, apaçık ortadadır. Bu değişim gerçekleşirken, dünyamız üzerinde nasıl yaşadığımızı, kaynaklarımızı nasıl kullandığımızı da gerçekçi bir biçimde gözden geçirmemiz, İlahi Düzen’in farkına varmamız, kendimize çeki düzen vermemiz gerekecektir. Aksine davranmamız, kaosu, krizi ve yıkımı da beraberinde getirecektir. Daha barışçıl ve sürdürülebilir bir yaşama kendimizi açmalı; sevgi, saygı, hoşgörü, paylaşma, şükretme ve merhamet gibi kavramların ulviyeti içerisinde bütünleşmeyi başarmalıyız. Artık aldırmazlığı ve bencilliği bir kenara bırakmamızın, kolektif bilincin gerçek gücünü ortaya koymamızın, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmemizin zamanı gelmiştir. Bunu derhal yapmaya başlamamız gerekiyor. Sadece 2012 yılına odaklanmak yerine, şimdiye, içinde bulunduğumuz şu ana odaklanmalıyız…

Kaynaklar

Dr. Buryl Payne, Planetary Influences, Ağustos 2010

Dr. Dieter Broers, (Re) Evelution 2012, Scorpio

Dr. Percy Seymour, The Scientifik Basis of Astrogy, St Martin’s Press, 1992

Harlan True Stetson Ph.D., Sunspots in Action, The Ronald Press Company

LCdr. David Wiliams, Financial Astrology, AFA, 2004

Michel Gouquelin, The Cosmic Clocks, Granada Publishing Ltd., 1973

Mitch Battros & Tony Stubbs, Solar Rain, Earth Changes Pres, 2005

Öner Döşer, Büyük Uyanış 2012, Doğan Egmont Yayıncılık, Haziran 2010

Rex E. Bills, The Rulership Boook, American Federation of Astrologers Inc., 2001

EKLER

Mayalar Hakkında: Astronomi uzmanı olarak tanımlanan Mayalar, günümüze kadarki bütün Güneş ve Ay tutulmalarını, Dünyanın dönüş hızındaki değişimleri kaydetmişlerdi. Venüs’ün hareketlerini izlemişler, binlerce yıl süregelen takvimlerinin temelini oluşturmuşlardır. Venüs’ün yaklaşık 584 günlük devrindeki hareketlerini izlemek için oluşturmuşlardı (Venüs tablosu). Ayrıca eklipsleri hesaplamak için “Ay tablosu” oluşturmuşlardı. Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter gezegenlerini ve Süreyya Takımyıldızı’nı (Ülker ya da Pleiades), Güneş ve Ay’ın hareketlerini izlemişler, günümüze kadarki tutulmaları doğru şekilde tahmin etmişlerdir. Günümüzde cebir kullanıyoruz; ama Mayalar böyle yapmamış, gelecek hakkında çıkarımlar yapmak için gözlemsel astronomi ve referans tablolar kullanmışlardır. Mayalar takvimlerini geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak için de kaydediyorlardı.

21 Aralık 2012 Tarihini Nereden Bulduğumuz Hakkında: 21 Aralık 2012 tarihine ulaşmak için bir “başlangıç tarihi”ne ihtiyaç vardır. Araştırmacılar neredeyse bir asırdır Uzun Döngü’nün başlangıç tarihini netleştirmeye çalışmaktadırlar. Arkeologlar, antropologlar ve arkeoastronomlar 1970’lerde ve 1980’lerde bu konuda önemli mesafeler kaydetmişlerdir. Karbon 4 yöntemi yardımıyla yaptıkları hesaplamalar sonucunda Uzun Sayım’ın başlangıç tarihini MÖ 11 Ağustos 3114 olarak saptamışlardır. GMT olarak bilinen Goodman-Martinez-Thompson korelasyonuna göre Uzun Döngü’nün başlangıcı için Jülyen gününe göre 584,283’tür. Bu korelasyon eski taş kitabelerde, tarihi kayıtlarda, astronomik verilerde ve Guatemala’daki en muhafazakar Mayalar arasındaki sözlü geleneklerde desteklenmektedir. Günümüzde de araştırmacıların hemen hemen hepsi 584,283 numaralı Jülyen günü, yani MÖ 11 Ağustos 3114 tarihinin Uzun Döngü’nün başlangıç tarihi olduğunda hemfikirdir. Bu tarihin üzerine 5125,36 güneş yılı ilave edilmiş, böylelikle uzun sayımın bitiş tarihi ise MS 21 Aralık 2012 olarak saptanmıştır.

Karanlık Oyuk Hakkında: 2012’ye özgü olacak asıl önemli durum, güneşin Galaktik Ekvator boyunca uzanan Karanlık Oyuğun bir kenarına neredeyse değdiğinin görünecek olmasıdır. Burası Maya evren biliminde en çok ruhsal yeniden doğuş mitolojileri ile ilişkilendirildiğinden, önemli sayılan gece göğü bölümüdür. Mayaların evrenbilim ve mitolojileri, güneş sistemimizin, üzerinde hareket ettiği elips yörüngesinde Samanyolu galaksimizin merkezine bir yaklaşıp, bir uzaklaştığını biliyor olduklarını göstermektedir. Mayalara göre bu çevrim gökyüzünü, karanlığın hakim olduğu gece göğü ve aydınlığın hakim olduğu gündüz göğü olmak üzere iki yarıya ayırmaktaydı. Her gündüz yaklaşık 13.000 yıl ve her gece yaklaşık 13.000 yıl sürüyordu. Mayaların bu görüşüne göre biz şu anda karanlık kısmı tamamlayıp, 21 Aralık 2012’de yaşanacak yeniden doğuşla birlikte, aydınlık kısma geçmek üzereyiz. Kısacası Maya takvimiyle örtüştüğü öne sürülen galaktik dizilim, güneş sisteminin uzayda öngörülebilir bir döngüde hareket ettiğine ve Mayaların da bunu bildiğine dayandırılmaktadır.

Galaktik Merkez Hakkında: Olaya Astrolojik olarak bakıldığında, Galaktik Merkez içinde bulunduğumuz dönemde yaklaşık 27 derece Yay burcundadır ve Güneş’in kış soltistinde bulunacağı 0 derece Oğlak burcundan sadece 3 derece uzaktadır. Astrolojik olarak değerlendirildiğinde, 3 derece uzaklık kavuşum toleransındadır ve bu toleransta bulunan gök cisimleri kavuşum yapıyor olarak kabul edilirler. Bu yakınlık yıllar geçtikçe giderek artacaktır. Galaktik Merkez 2000 yılında 26 derece 52 dakika Yay burcunda idi ve 2025 yılında 27 derece 13 dakika Yay burcunda olacak. Galaktik Merkez ile tam kavuşum 2200 yılı civarına denk gelmektedir.

Öner Döşer