Daha evvel yazmakta olduğum kitaptan sık sık alıntılıyarak verdiğim örneklerde gördüğünüz gibi astroloji tüm doğa ile içiçe bir sistem aslında. Bitkiler, hayvanlar, taşlar, ley hatları (eski mısır astrokartografisi), ve hatta dağlar gibi büyüğünden-küçüğüne her doğa elemanının sıkı sıkıya sahip olduğu semboller mevcut.

Günümüzde köklerinden oldukça kopmuş bir astroloji mevcut. Astroloji dendiğinde akla gelen ilk şeyler aşk-para-gelecek gibi insanın toplumsal rollerine hitap eden sosyolojik kavramlar oluyor. Astroloji bundan çok daha öte ve herşeyden öte “kehanet” değil “uygulama” ile seyredebilen esaslı ve çalışan bir sistem.

Forer efektine dayalı yada değil bir çok tahmin görürsünüz. Sanki bir kader “varmışçasına” insanlar “kehanet” beklentisi içindedir. Dünya Astrolojisinde kollektif etkiler söz konusu olduğundan “tahmin” oldukça kolaydır ve genellikle kaostaki eğilimi “irade yoluyla değiştirmek” gücün yüksekliğinden mümkün olmasa da, kişisel haritalar böyle değildir.

Kişisel nazarımda dış etkiler (8. ev) dışında “bir ay sonra seni kötü günler bekliyor.” Diyen bir astrolog; astrolog değil. Yıldızlara “boyun eğmek ve kadercilik” astrolojinin temellerine dayanan bir felsefe değil sadece bir akım dışında. Yararlı da değil. Her bilimin doğasında bulunan teori ve pratik; ne yazık ki günümüzde astrolojide varolan talep doğrultusunda tamamen teoride kalmakta. Bu bir doktorun röntgende kist görüp ne ilaç vereceğini yada onu nasıl yokedeceğini bilememesine benzer. Röntgeni neden çektik ki? Ve ilaçlar psikolojik ıvır zıvırdan da oluşmazlar; fiziksel etkiler söz konusuyken. Psikoloji veya karakter yolumuzda devam ederken “etken” olabilselerdi eğer; eski insanlar ortalama 35 yaş sınırına sahip olmaz yada tıp bu kadar gelişmezdi.

Buraya kadar görüşe katılan okur devamını okuyabilir, katılmayan okur, kötü günlerin gelişini bekleyebilir veya tüm iyimserliği ile piyango bileti satın alabilir. Ne de olsa bu da 8. ev enerjisi ve “kolay olan”

Bitki şifacılığı astrolojinin uygulama alanlarından sadece birisidir ve çok eski bir geçmişe sahiptir. Ortaçağda simya vasıtası ile tentürlerde de bazı ustaların elinde uygulama alanı olarak bir nevi farmakoloji ile de hareket etmişti. Zamanla neredeyse kayboldu.

Daha önce yazdığım “Kahve” adlı makalemde bitki şifacılığına, basılmayı bekleyen kitabımdan örnekler vermiş ve biraz bilgi aktarmıştım. Konunun detayının çok olması, suistimale açık olması ve doğru bilginin seçimi önem arzettiği için yazılarımda çok fazla detaya giremesem de ilgi uyandırdığı için biraz daha yazmak istedim.

Simya, maden filizleri veya kimya kadar bitkilerle de aslında içiçe bir disiplin. Bir simyacı belli bir aşamada kurşunun istediği bir formu için Ay-Satürn kavuşumunu beklerken (astroloji bilmiyorsa veya bu bilgiden haberi yoksa-ki çoğunlukla yoktu- haftalar boyu süren bir bilinçsiz tekrarlara girer, ta ki “zamanı gelene kadar.”) bitki tentürü hazırlayan bir cadı yada simyacı da Venüs-Satürn kavuşumunu beklerdi. (Gezegen kavuşumlarının maden ve bitkiler üzerindeki etkileri bilimsel olarak Kolisko, keşfeden doktorun adıyla bilinmektedir.)

Sizi bu yazıda detaya boğmayacağım elbette, internettki bilgi kirliliğinin ve copy-paste derleme-toplama kitapların farkında olarak “bakış açısı” sunacağım sadece. Yani balık değil olta vereceğim. Bendeki olta da şahane bir makine değil biraz nehir kıyısından toplayabildiğim, Nil’de bile tükenmeye yüz tutmuş papirüs kamışına bağladığım bir ipten oluşuyor sadece. (Elimde şahane bir Alba var demeyi isterdim, gayet karizmatik olurdu:)

Aslında dünya üzerindeki “herşey” bizlere kendileri hakkında bir şey anlatmaktadır. Fakat çoğu zaman bu anlatım tesadüfen tutan birkaç sembolik veya olay nedeniyle genellikle yanlış anlaşılır. Örneğin belli organlara benzeyen bitkilerin o organlara şifa olduğu düşünülmesi bir şehir efsanesidir. Çünkü doğanın anlatım dili, boğanın sembolü “formlar”la değil, karşı aksı bilgeliğin sembolü yılanın sahibi akrepledir. (Bu nedenle büyük keşiflerde veya gizemlerin bilimsel çözümlemelerinde bir Pluto etkisi vardır. -arkeologların haritasında 4 Pluto’sunun olasılığın çok üzerinde bir oranla yer alması gibi) Dünya diliyle söylersem kuru fasülye nefritinizi, kuzukulağı da kuzularınızın kulağını iyileştirmez 🙂 [Ceviz gibi tesadüfi semboliklere ise astroloji öğrencilerinin er yada geç aşina olması gerekiyor artık;) ] Gerçi zamanımızda her bitki bir başka şeye iyi geliyor “nedense”. Herkes bir başka şey söylüyor. Bilimsel araştırma sonuçlarından veya Saturnik keskin ve bilimsel bilgiden bahseden yok, sadece merküryen bilgiler ortalıkta. Bazı şeyler bir gün bir şeye başka bir gün bir başkasına iyi gelmeye filan başlıyor. 10 sene önceki şehir efsanelerinin de ısıtılıp ısıtılıp mail kutuma düşüp durmasından bıktım açıkçası.

Aslına bakarsanız astrolojinin en büyük faydası da budur zaten. Bu yüzden gizemcilerin en büyük yardımcısıdır. Herkes bir şey söyler. Her bilginin üstüne kulaktan kulağa oyunu oynanır, urban legend’lar 10 senede bir pişirilip spam klasörlerimizi şenlendirirler. Şüphe mi duydunuz ? Neye güveneceksiniz ? En önemlisi de kime ? Astrolojiyi “anlatmıyor da” “dinleyebiliyorsanız” o sizin en büyük yardımcınız. Bilgiye değer yükleyenlerdenseniz. Hala sadede gelemedim değil mi? Merkür’üm Bailey’s ile aynı sembolik çünkü ama geliyorum 🙂

Astrolojide 6. evi hastalıklar yönetir. Şifacıları yada şifayı veya şifa mekanlarını ise ters aksı 12. ev. Fakat ev sistemleri planetlerin burçları ve bütüncül konumları kadar önemli değillerdir. Sadece günlük rutini (eskiden günlük yaşama göre “8” olan ev sayısı daha geç dönem 12ye çıkmıştır çünkü biyolojik ritimlerle sıkı bağlantı içindedirler daha çok. Örneğin uyanma zamanı, sabah, bilinç kazanma Koç’tur. Kahvaltı Boğa, kısa seyahat İkizler… gibi. Ama ya barmenseniz?) ve nelerin açıkta yada arkaplanda olduğunu gösterir. Bu yüzden Güneş burcunuzdan itibaren 6. burç sayın ve oradaki gezegeninize eğer boşsa yöneticisine ve ilişkilerine bakın. Yücelme yöneticisini ise unutmayın. Sizi hasta eden sembolikler onlardır. Şifayı ise ters aksta bulacaksınız. (Güneş doğuş haritaları her zaman “saati bilmiyorsan 12 al” şeklindeki amatör yaklaşımdan çok önemli şekilde ayrılan haritalardır ve doğum saati saniyesine kadar bilinen bir haritada bile mutlaka çıkardığım temel haritalardan birisidir. Kendi haritanıza bakın, ne ifade etmeye çalıştığımı anlayacaksınız;) Elbette sadece bu kadar değil başka detaylar da var her zaman astroloji söz konusu olduğunda görüldüğü gibi. Örneğin genetik hastalıklar için Güney Ay Düğümü’nden yola çıkmak gerekiyor veya 4. evden. Sağlık astrolojisi eski çağ doktorlarının kullandığı şekliyle bile çok detaylı analizler içeriyor aslında. Öyle ki eski bazı dökümanlarda bitki extractlarının toplanma ve tentür yapma zamanlarından öte hastanın yatağa düşme anına bile bakılan bir çok teknik var. Bazen bir hastalığın temsilcisi olan bir planetin düşman planet sembolünün bile kullanılması gerekiyor. (Çok bilinen Anvirzel örneği : Doktor Ziya Özel ülkemizde şarlatan ilan edildikten sonra gittiği Amerika’da 5 ayrı enstitüde kanser tedavisi yapmakta. Zakkum bitkisini hatırlarsınız. Zakkum bir Mars-Satürn bitkisidir ve kanserin sembolü Jüpiter bitkisinin tam tersi semboliklerdir çoğu kişinin bildiği üzere.) Bu uygulama genellikle kaynağı daha eskilere dayansa bile daha çok müslüman tıp adamlarına ait. Batıya ait paganik geleneklerle mezopotamya orjinli uygulamaların benzediği yerler kadar içiçe geçtiği yerler de var.

Ve elbette zamanla unutulmuş bu uygulamalar ve araştırılmamış, dolayısi ile de kimya veya fizik kadar ilerleyememiş, ancak yüzeysel istatistikler yapılabilmiş, antik çağdaki gibi “kalakalmış”. Yoksa “unutturulmuş” mu demeliyim? Astrolojik noktalardan ısrarla “astronomi” diyen bahsedilmesi açıkçası “unutturulmuş” dememi kolaylaştırmakta. Yunan mitolojisiyle birlikte başlayan dejenerasyon ve astrolojinin herşeyde ayıklanması zamanımızda da devam ediyor. Herneyse.

Bitki şifacılığını Balık Venüs’ü yani 12. evin yücelme yöneticisi temsil ediyor. Dünya üzerindeki tüm yaşam formları Boğa burcuna yani yönetici Venüs ve yücelme yöneticisi Ay’a ait. 2011’de Neptün Balık’la ilgili tahminlerimde biraz değinmiştim o yüzden burada kısaca geçeceğim. Venüs Balık burcuna Neptün ile birlikte girecek. Bu uzun vade için “toprak kullanılmayan yani sulu tarım” sistemlerinin müthiş yaygınlaşması demek. Artık garip gelse de su içinde meyve ve sebze üreteceğiz. Bu tarz yetişmiş bitkilerin Balık sembolü nedeniyle daha şifa verici olacakları bir gerçek. Hele de balık burcuna bu geçiş bilge Chiron ile birlikte olacağı için. Yalnız toprak sembolü olmadan yetiştirilecek bu bitkiler “strüktür” eksikliğini de beraberinde getiriyor. Bu nedenle vejeteryanlık, Neptün Balık nedeniyle yaygınlaşacak olsa bile “et” yemek zorundayız çünkü alternatif ufukta görünmüyor. Bitkilerin de acı çekip çığlık attıklarını söylemem vejeteryanlere nasıl hissettirir emin değilim ama (vejeteryan geçinip de inci takanlar örneğin istedikleri kadar rahatsız olabilirler:) bu konuda yeni keşiflerin yapılacak olması, yani bitkilerle belki de ilk bilinçli bir irtibatı Neptün balık sürecinde kuracak olmamız bitki şifacılığına da yeni bir bakış açısı getirecek. Önümüzdeki yıllarda sadece ses enerjisini keşfetmekle, garip müzik aletleriyle karşılaşmakla kalmayacağız, bitkilerle ilgili de bir o kadar garip ve kollektif bir birleşim söz konusu olacak. Aslında çok iyi sembolikler fakat Neptün balık geçişi sırasında exact bir Merkür kontrası mevcut. Tarihteki salgınlar istatistiksel olarak Merkür ve Neptün döngüleriyle bağlantılı ne yazık ki. Bunu söylemekten hoşnut değilim ama iyi tahminler kadar kötü tahminler de olabiliyor. Yani tüm dünyayı kasıp kavuracak bir bitki salgını, önümüzdeki sene yani 2011’de bizi bazı tarım ürünleri üzerinden krize sokacak gibi görünüyor. Merkür’ün ise o sıralarda retro olması geçmişten gelen bir bitki hastalığına işaret etmekte. (merkür=mikrop, neptün ve balık=her yere yayılma ve popülasyon hareketlerini temsil ediyor.) Merkür ve Neptün’ün aralarında oluşturduğu sekstil açıya Pluto’nun da katılımı kollektif etkiyi katlarken transformasyonu temsil ediyor. İnsanlar en büyük gelişmeleri teknolojiden beklerken şaşırtıcı bir şekilde tekrar şaşkın yüzlerimizi doğaya döneceğiz:) Çünkü Uranüs de doğallığı ve sadeliği, katıksızlığı temsil eden Koç burcunda… Bu arada bir röportajımda bir yosunun istilası olarak verilen tahminim aslında yosun değil denizanası idi. Galert yapıda canlıları Neptün yönetiyor. Neptün’ün bağlantıda olduğu sembolikler nedeniyle bu tahminin bitkilerle çok ilgili olduğunu düşünüyorum. Gündemimize oturan GDO belası (bitkilerin transformasyonu Venüs-Mars ve kollektif etkisi olacak olan Pluto) ile ilgisi olduğu düşünülebilir. Dünyada bizden önce milyarlarca yıldır varolan mikrop ve bitkiler gerçekten tehdit altındalar. Halbuki her birimiz sembolizmin bir cilvesi olarak mikrop ve bakterilerden oluşuyoruz. Merkür de hem mikrop sembolü hem de insan sembolü olarak bütün konusunda bize oldukça fazla bilgi veriyor, 2011 konusunda. Çok uzatmayacağım çünkü Mars’ım baldıran otuyla aynı sembol, sinirleniyorum:)

Konu popüler ve insanların “umut”larını besleyen bir nitelikte olduğundan, suistimale de açık olduğu için bu konu hakkında süzgeç deliklerinizi en ince ayara alarak kendinizin araştırmasını, ve mutlaka “deneyimlemenizi”, astroloji forumlarında çatır çatır tartışmanızı tavsiye ederim. Ayrıca lütfen bana hangi bitkiyi kullanayım diye sormayın bu konuda danışmanlık vermeye etik görüşüm nedeniyle niyetim yok. Bu konuyu bence “doktor” olan astrologlar araştırmalı ve uygulamalı. Benim yapabileceğim araştırmak, denemek, bildirmek, toplamacı yazarlara karşı uyarmak ve olta tavsiyesinden öteye gitmez.

Sadece Oğlakta Pluto kavuşumunu da yaşamış Mars’ı ve yetmezmiş gibi Akrep Venüs’ünü deneyimlediğimiz şu günlerde, sizlere nane çayını önerebilirim:) Nane köken olarak doğa tanrıçası Demeter’in, yani Başak burcunun bir metamorf şekli olan Minthe’den geliyor. Testosteronu engelleyici sembolleri nedeniyle şu ara üst seviyelerde seyredilebilecek agresyonu ve hırsı biraz minimuma çekebilir.

Devrim Dölen