Kedimiz Zuma çok hasta, muhtemelen de bizimle vedalaşacak. Sağlığına kavuşmasını isterim çok ama sürecini tamamladıysa da ayrılma vaktimiz gelmiş demektir bu. Bugün Sonsuz’la konuşurken “Biliyor musun Zuma hastaymış” dedim, “Biliyorum” dedi. “Çok hastaymış” dedim, “Biliyorum” dedi. “Ölebileceğini biliyor musun?” dedim, “Onu bilmiyordum” dedi. Sonra da üzüldü haliyle, annesi de sitem etti bana niye öyle söyledin diye. Aslında bunu özellikle yaptım. Çünkü ölümü söylenmemesi gereken “kötü” bir şey değil, hayatın bir süreci olarak algılamasını isterim. Tabii yaptığım ne kadar doğru emin değilim… Sonrasında onunla şöyle bir konuşmamız oldu: Sonsuz, tanıdığın herkesin, hayatındaki her şeyin, her hayvanın seninle birlikte olma süresi vardır. Bizler dünyaya gelmeden önce anlaşırız onlarla. Kimisi bir ay, kimisi bir yıl, kimisi onlarca sene kalırlar, ama gün gelir zaman dolar ve bizler vedalaşırız. Mesela senin anaokulunda çok sevdiğin bir arkadaşın vardı, ama şimdi sadece selamlaşıyorsunuz. Çünkü onunla sadece anaokulunda birlikte olmak için anlaştınız. Ya da kurbağan ile, sadece bir ay birlikte olmak için anlaştınız. Ama zaman dolunca o gitti. Zuma da 10 senedir bizimle. Eğer bizimle zamanını tamamladıysa gidebilir, ama zamanı varsa şifalanır. Bazen de daha farklı bir şey olmak için ayrılırlar bizden. Zuma kediydi, ama şimdi artık büyüdü ve at olmak istiyor. Bu yüzden gitmek istiyordur bu dünyadan… Biliyorsun hiçbirimiz hiçbir zaman ölmeyiz di mi? (Burada içini çekerek evet biliyorum, dedi) Bir gün büyüklerin de ayrılabilir bu dünyadan, hepimiz ayrılabiliriz, çünkü süremiz tamamlanmıştır. Bunu bil, ama canın acıyorsa da acını da yaşa. Ağlamak istiyorsan ağla da… Bizim yapabileceğimiz en güzel şey, hayatımızdakiler gidene kadar onlarla birlikte güzel zamanlar geçirmek, gittikten sonra da onlara birlikteliğimiz için teşekkür etmektir… Böyle ağlamaklıydı. Hadi şimdi ağla, sonra bakalım Zuma bizimle kalacak mı, gidecek mi göreceğiz nasılsa… dedim.

İçimden bunları ona söylemek geldi… Umarım yanlış yapmamışımdır. Kabullenmesi zor olsa da ölüm de hayatın bir parçası, ama hadi ölüme gelene kadar bazı insanlarla vedalaşmamız gerektiğini de kabullenebilmek bir parçamız… Hatta eşyalarınla vedalaşabilmek de bu sürecin içinde var. Maalesef biz sanırım vedalaşmayı çok beceremiyoruz… Giriş gelişme kısmında varız da sonuç kısmında çuvallıyoruz. Bu yüzden “Türk gibi başla, Alman gibi bitir” diye bir söz var. Vedalaşırken teşekkür etmeyi, o kişiyi onurlandırmayı başaramıyoruz. Bu yüzden de sınavdan çakıp, hep yeniden aynı dersleri alıp duruyoruz. Harika paslar atmanın, ortalar yapmanın, gol vuruşu olmazsa bir sonuca ulaşmayacağını halen öğrenemedik. Sonucu bağlayamadığında, yani golü atamadığında da kaybedip kaybedip yeniden oynuyorsun maçı…

Sonsuz’a bunları anlatmayı ne kadar başarabildim bilmiyorum. Zaten esas ben değil, hayat öğretecek ona derslerini, ben sadece ona rehber olabilirim dilediği anlarda, ama hayatını yaşayacak olan o. Onun hayatını onun adına ben yaşamayacağım sonuçta… O da benim gibi dünyaya seçim yaparak gelmiş özgür bir ruh. Tanrısallığın bir parçası… Kendi hikayesini yazacak olan bir birey…

Sevgili Zuma’ya da birlikte yaşadığımız tüm günler için çok teşekkürlerimi sunuyorum. Ben kedi beslemeyi bilmeyen biriyim işin aslı, ama onun sayesinde çok şey öğrendim. Zaman zaman yanlış da davrandım ona. Özür dilerim Zuma’cığımdan… Bizimle kalmasını dilerim, ama gitme zamanı geldiyse de önünde saygı ve sevgiyle eğilirim sevgili güzel kedinin…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...